ABD Hazine’sinden Altın Stokları İçin Yeniden Değerleme Gündemi
Altın fiyatlarının son dönemde rekor seviyelere yükselmesi, piyasalarda jeopolitik riskler ve enflasyon endişeleri ile açıklansa da ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’in politikaları da bu artışı tetikleyen unsurlardan biri olarak gösteriliyor. Hazine kayıtlarında ons başına hâlâ 42 dolardan değerlenen altının, piyasa fiyatı olan yaklaşık 2.800 dolara “yeniden işaretlenmesi” (re-marking) fikri, ekonomistlere göre ABD Hazine Genel Hesabı’na 800 milyar dolar civarında ek kaynak yaratabilir. Böylece, yüksek harcamalar için daha az tahvil ihraç edilmesi gerektiği ve borçlanma maliyetlerinin sınırlı tutulabileceği öne sürülüyor.
Neden 42 Dolardan 2.800 Dolara?
ABD’nin altın stoklarının resmî değerlemesi, yıllardır güncellenmediğinden, bugün 42 dolarlık ons fiyatı gerçeği yansıtmıyor. Mevcut serbest piyasa fiyatının 2.800 dolar gibi yüksek bir seviyeye tırmanması, özellikle bütçe açıklarının büyüdüğü bir dönemde Hazine için cazip bir fırsat yaratmış durumda. Analistler, bu güncellenmiş değerlemenin Hazine hesaplarında büyük bir “kâğıt üzerindeki” aktif artışına yol açacağına dikkat çekiyor.
Politik Belirsizlik ve Doların Durumu
Bessent’in, “ABD bilançosunun aktif tarafını da değerlendireceğiz.” açıklaması, piyasalarda altın ve tahvil getirileri üzerinden bir hamle sinyali olarak yorumlanıyor. Bununla birlikte, Trump yönetiminin dalgalı politikaları ve doları hem rezerv para statüsünde tutmaya hem de gerektikçe değerini düşürmeye yönelik isteği, atılacak adımların nasıl şekilleneceğini belirsiz kılıyor. Doları zayıflatma stratejisi, örneğin tarife politikaları yoluyla güçlenen ABD para biriminin etkisini dengelemeyi amaçlayan pek çok farklı senaryoyu gündeme getiriyor.
Uzmanlardan Farklı Görüşler
- David Teeters (IESE İşletme Okulu): Altın fiyatlarının yüksek seyretmesi, ABD bilançosunun kaldıracını artırarak olası bir bütçe açığının etkilerini hafifletebilir.
- Larry McDonald (Serbest Piyasa Analisti): ABD’nin büyük bütçe açıkları ve yapısal problemleri göz önüne alındığında, yaratıcı mali çözümler üretilmesi kaçınılmaz görünüyor.
- Luke Gromen (Finans Yorumcusu): Altının, Trump yönetiminin yeni ekonomik yaklaşımında kritik bir rol oynayabileceğini vurguluyor.
- Robert Rubin (Eski Hazine Bakanı): Doların değeriyle oynamanın riskli bir hamle olduğu uyarısını yaparak, planlanan politikaların uzun vadeli sonuçları konusunda temkinli davranılması gerektiğinin altını çiziyor. (Kaynak) Detaylı haberimiz için tıklayınız:
Çin’de Enflasyon Gıda ve Hizmet Fiyatlarının Etkisiyle Hızlandı
Çin’de tüketici enflasyonu, “Ay Yeni Yılı” tatili öncesinde gıda ve hizmet fiyatlarının yükselmesiyle birlikte Ocak ayında hızlandı. Çin Ulusal İstatistik Bürosu’nun verilerine göre, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) Ocak ayında yıllık bazda %0,5 arttı. Aralık ayında %0,1 olarak kaydedilen enflasyon için piyasa beklentisi %0,4 seviyesindeydi.
Gıda fiyatları, Aralık ayındaki %0,5’lik düşüşün ardından Ocak ayında %0,4 oranında yükseldi. Gıda dışı fiyatlar ise Aralık’taki %0,2’lik artıştan sonra Ocak ayında %0,5 yükselerek enflasyona hız kazandırdı. Değişken gıda ve enerji fiyatları hariç tutulduğunda, çekirdek TÜFE Ocak ayında yıllık bazda %0,6’ya yükseldi. Aralık ayında %0,4 seviyesinde bulunan çekirdek enflasyon, iç talepteki toparlanmanın bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Ekonomistler, Çin’in çekirdek enflasyonunun üst üste dört aydır istikrarlı bir şekilde artmasının, Pekin yönetiminin aldığı teşvik önlemlerinin iç talebi geçici olarak canlandırdığına işaret ettiğini belirtiyor.
Domuz Eti ve Ulaşım Hizmetleri Enflasyonu Artırdı
İstatistik Bürosu’na göre, enflasyonu yukarı çeken en önemli kalemler arasında domuz eti fiyatları yer aldı. Domuz eti fiyatları Ocak ayında yıllık bazda %13,8 oranında arttı. Bunun yanı sıra, sinema ve performans biletlerinin fiyatları %11,0, uçak biletlerinin fiyatları ise %8,9 yükseldi.
Öte yandan, üretici fiyatları deflasyonist baskı altında kalmaya devam etti. İstatistik Bürosu, Çin’in üretici fiyat endeksinin (ÜFE) Ocak ayında yıllık bazda %2,3 düştüğünü açıkladı. Ekonomistlerin beklentisi %2,2’lik bir düşüş yönündeydi. (Kaynak)
ABD Destekli ‘Gizli’ STK Internews Network Hakkında Yeni İddialar
WikiLeaks’in sızdırdığı belgelere göre, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından yaklaşık 472,6 milyon dolarla fonlanan Internews Network (IN), 30’dan fazla ülkede faaliyet gösterdiğini ve dünya çapında 4.291 medya kuruluşuyla “iş birliği” yaptığını öne sürüyor. Ayrıca IN, yalnızca bir yılda 4.799 saatlik yayın ürettiğini, 778 milyon kişiye ulaştığını ve 9.000’den fazla gazeteciyi “eğittiğini” iddia ediyor.
STK’nın başkanlığını yürüten ve yıllık 451 bin dolar kazanç beyan eden Jeanne Bourgault’un, 1990’larda ABD’nin Moskova Büyükelçiliği’nde 250 milyon dolarlık bir bütçeden sorumlu olduğu, ardından USAID’de altı yıl çalıştıktan sonra Internews Network’e katıldığı belirtiliyor.
2023 yılında Hillary Clinton’ın da desteğiyle başlatılan 10 milyon dolarlık fon, kuruluşun finansman kaynakları ve faaliyetleri hakkındaki soru işaretlerini artırıyor. Dahası, IN’nin sosyal medya sansür çalışmalarını desteklediği iddiaları, özellikle Clinton Global Initiative (CGI) etkinliğinde Bourgault’un yer aldığı fotoğrafın siteden kaldırılmasıyla beraber gündemdeki yerini koruyor. (Kaynak) Detaylı haber için tıklayınız:
ABD’nin Fonları Dondurması Çin’e Odaklı STK’ları Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya Bıraktı
Çin’in STK’lara Yönelik Baskısı Yeni Bir Durum Değil
Çin hükümeti, yabancı fonlarla desteklenen sivil toplum kuruluşlarını (STK) uzun süredir “dış müdahale aracı” olarak damgalayarak yoğun bir denetim baskısı uyguluyor. 2017’de çıkarılan “Yabancı STK Yasası”, bu kuruluşların Çin’de faaliyet göstermesini büyük ölçüde imkânsız hâle getirdi. Xi Jinping yönetiminin bu sert tutumuyla birlikte, bağımsız gazeteciler ve insan hakları savunucuları da hedef alınarak medya sansürü artırıldı.
ABD Fonlarının Dondurulması ve Etkileri
Son dönemde ABD, dış finansman ve USAID programlarını dondurma kararı aldı. Bu adım, Çin’de ve çevresinde faaliyet gösteren insan hakları ve demokrasi odaklı STK’ları derinden sarstı. Birçok kuruluş, kapanma veya programlarını kısıtlama tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle, Çin’deki insan hakları ihlallerini, yerel protestoları ve medya sansürünü belgeleme konusunda uzmanlaşan bu STK’ların ortadan kalkması, Pekin yönetiminin uluslararası alandaki eleştirileri susturma hedefine hizmet ediyor.
Uluslararası Dayanışmanın Önemi
Pekin’in baskıcı politikalarına rağmen, uluslararası toplum ve demokratik hükümetler sivil toplumu korumak için daha aktif rol üstlenmezse, Çin’den gelecek güvenilir bilgilere erişim giderek zorlaşacak. Eski finansman kaynaklarının yerine yenilerinin konması, demokrasi ve insan hakları alanında faaliyet gösteren bu kuruluşların varlığını sürdürmesi bakımından kritik. Uzmanlara göre, ABD haricindeki demokratik ülkelerin de devreye girmesi, hem Çin’deki hem de küresel ölçekteki demokrasi savunucuları için yaşamsal bir gereklilik olarak öne çıkıyor.
Bethany Allen’in Uyarısı: “ABD Fonlarının Dondurulması, Çin’e Odaklanan STK’lar İçin Ölümcül Bir Tehdit”
Australian Strategic Policy Institute (ASPI) Çin Araştırmaları ve Analizleri Birimi Başkanı Bethany Allen, ABD’nin dış finansmanı ve bazı programlarını dondurmasının, özellikle Çin’e odaklanan sivil toplum kuruluşlarını (STK) ciddi biçimde tehdit ettiğini belirtiyor. Bu kuruluşların, Pekin yönetiminin insan hakları ihlalleri, medya sansürü ve demokrasi karşıtı uygulamalarını belgeleme konusunda kritik bir rol oynadığını vurgulayan Allen, “STK’lar ortadan kalkarsa, Çin’de yaşananları dünyaya aktarmak neredeyse imkânsız hâle gelir” diyor.
Bethany Allen ayrıca, söz konusu fonların USAID yerine büyük ölçüde ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından sağlandığına dikkat çekerek, USAID’in korunmaya çalışılmasının bu STK’lar açısından sorunu çözmeyeceğini ifade ediyor. Ona göre, ABD’nin acil durum muafiyetleri getirmemesi hâlinde, diğer demokratik ülkelerin devreye girerek bu kuruluşları finansal olarak desteklemesi gerekiyor. Allen, “Eğer bu çalışmaları yürüten STK’lar kapanırsa, Pekin yönetiminin bilgi akışını kontrol etme çabası büyük ölçüde başarıya ulaşacaktır” diyerek uluslararası kamuoyuna uyarıda bulunuyor.
Detaylı yazımıza aşağıdan ulaşabilirsiniz:
Bakan Şimşek’ten Enflasyon ve Ekonomide Toparlanma Mesajları
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı canlı yayında enflasyonun bu yıl %30’un altına, 2025’te ise tek haneli rakamlara yaklaşmasını hedeflediklerini açıkladı. Ocak ayında %5 olarak açıklanan enflasyon rakamının, son dört yılın en düşük ocak ayı verisi olduğuna dikkati çeken Şimşek, beklenenden yüksek kalmasının nedenlerini TÜİK’in sepet ağırlığı değişikliği, sağlık sektöründeki fiyat artışları ve belediyelerin su zamlarıyla ilişkilendirdi. Geçen yıl enflasyonu %44’e çektiklerini hatırlatan Bakan, bu yıl %24’e indirme hedeflerinin fiyatlarda mutlak düşüş değil, artış hızının yavaşlaması şeklinde anlaşılması gerektiğini vurguladı.
- Konutta yaşanan fiyat artışlarını “en önemli sorun” olarak niteleyen Şimşek, “sosyal konut seferberliği” ile arzı artırarak yaşam maliyetlerini düşürmeyi amaçladıklarını söyledi.
- Gıda sektöründe de lojistik maliyetleri dışındaki aracı kârlarını azaltmak üzere yeni düzenlemeler planladıklarını belirtti.
- Enerji fiyatlarının enflasyona olumsuz etkisini sınırlandırmak adına elektrikte %60, doğalgazda ise %63’lük sübvansiyon uygulamasının süreceğini açıkladı.
- Kamuda disiplinli harcama politikalarıyla 2023’te %5,5 olan cari açığın %0,7’ye çekildiğini, 100 lira olarak öngörülen kamu harcamasının 97’ye düşürüldüğünü ifade eden Şimşek, bütçe açığını yıl sonuna kadar %3’e indirme hedefinde olduklarını dile getirdi.
- Merkez Bankası rezervlerinin swap hariç -61 milyar dolardan 65 milyar doların üzerine çıkarıldığını anlatan Şimşek, brüt rezervin 166 milyar doları aştığını söyledi.
- Risk priminin (CDS) 700 baz puanın üstünden 254 seviyelerine gerilediğini hatırlatarak hedeflerinin 200 puanın altı olduğunu vurguladı.
- Kur korumalı mevduattan (KKM) kademeli çıkışın planlandığına işaret eden Bakan, yılın ilk yarısında tüzel kişilere yönelik KKM uygulamasının sonlandırılacağını açıkladı.
- ABD’nin bazı korumacı ticaret politikalarının Türkiye için doğrudan risk oluşturmadığını belirten Şimşek, kayıt dışılıkla mücadele kapsamında denetimlerin artacağını ve 2025 yılında bu alanda daha kapsamlı adımlar atılacağını söyledi.
Türkiye ekonomisinin zorlu dönemi geride bıraktığını savunan Mehmet Şimşek, “Ülkemizin potansiyeline inanıyoruz, yüksek gelirli ülkeler ligine çıkma hedefimiz doğrultusunda enflasyonla mücadelede kararlıyız.” dedi. Artan yatırım ve üretimle birlikte uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu iki kademede artırmasının da bu süreçte güven verdiğini belirten Şimşek, önümüzdeki yıllarda daha kalıcı adımlarla ekonomik reformların devam edeceğini dile getirdi.
Enflasyon, bütçe açığı, cari açık gibi ekonomik sorunları yönetilebilir seviyeye çektiklerini ifade eden Şimşek, “Türkiye’nin potansiyeline inanıyoruz. Önümüzdeki yıllarda daha kalıcı çözümlerle yüksek gelirli ülkeler grubuna geçiş yapacağız. Enflasyon düşmeye devam edecek ve en zor dönemi geride bıraktık.” dedi. (Kaynak)
Türkiye Somali’de Roket Fırlatma Tesisi Kuruyor
Türkiye, Somali’de bir roket fırlatma tesisi inşasına resmen başladı. Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un çarşamba günü yaptığı açıklamaya göre, bu girişim Ankara’nın uzun menzilli roket test kapasitesini artırma hedefinin bir parçası olarak hayata geçiriliyor.
Somali’de hâlihazırda Türkiye’nin en büyük yurt dışı askeri eğitim üssü bulunuyor. Türkiye, bu üs aracılığıyla Somali’nin güvenlik güçlerine eğitim vermenin yanı sıra ülkeye kalkınma desteği de sağlıyor. Mahmud, Bloomberg News’e dayandırılan bilgilere göre, başkent Mogadişu’da düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada, yeni tesisin Somali için istihdam oluşturacağını ve gelir getireceğini belirtti.
Ülkenin Afrika Boynuzu’ndaki coğrafi konumunun, roketlerin Hint Okyanusu’na güvenli şekilde fırlatılmasına olanak tanıdığı ifade ediliyor. Mahmud, tesisin tam yerini açıklamazken bu adımın Türkiye’nin uzay yarışındaki hedeflerini yansıttığı belirtiliyor.
Türkiye, 2021 başlarında duyurduğu 10 yıllık uzay yol haritasında Ay’a görev düzenleme, uzay üssü inşa etme ve uydu sistemleri geliştirme gibi planlarını paylaşmıştı. Bu yıl ise Alper Gezeravcı, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) yaklaşık üç hafta kalarak uzaya çıkan ilk Türk vatandaşı olmuştu. (Kaynak) (Kaynak)
Türkiye, AİHM Başvurularında Zirvede: En Çok Dava Hangi Konuda?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2024 yılına ilişkin istatistiklerini açıkladı. Verilere göre, Türkiye, mahkemeye en fazla başvurunun yapıldığı ülke konumunda bulunuyor.
47 Avrupa ülkesinden yapılan toplam 60 bin 350 başvurunun yüzde 35,8’i Türkiye kaynaklı. Bu, karar bekleyen 21 bin 600 dava başvurusu anlamına geliyor. Türkiye, bu oranla diğer ülkeleri açık ara geride bırakırken 8 bin 150 başvuruyla Avrupa Konseyi’nden ayrılan Rusya ve 7 bin 700 başvuruyla Ukrayna sırasıyla ikinci ve üçüncü sırada yer aldı.
Türkiye, 2023 yılında da en fazla başvuru yapılan ülke olmuştu. Ancak 2023’teki başvuru sayısının, 2024’e oranla daha yüksek olduğu belirtildi.
AİHM’ye yapılan Türkiye kaynaklı başvuruların büyük bir bölümü, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimiyle bağlantılı. Mahkeme, bu başvuruları Türkiye’ye gruplar halinde tebliğ etmeye devam ediyor. Yetkililer, Türkiye’ye yönelik başvuruların yüzde 80’inden fazlasının bu konuyla ilgili olduğunu belirtiyor.
2024’te Açıklanan Kararlar: Türkiye Üçüncü Sırada
Strasbourg’da AİHM Başkanı Marko Bosnjak tarafından açıklanan verilere göre, AİHM 2024 yılında toplam 1102 karar açıkladı. Bu kararların 73’ü Türkiye ile ilgili oldu. Türkiye, bu sayıyla hakkında en fazla karar açıklanan üçüncü ülke konumunda bulunuyor. İlk sırada 302 kararla Rusya, ikinci sırada ise 158 kararla Ukrayna yer aldı.
Türkiye hakkında açıklanan 73 karardan 67’sinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) en az bir maddesinin ihlal edildiği tespit edildi. Beş davada ihlal bulunmazken, bir davada dostane çözüm sağlandı.
En Fazla İhlal Özgürlük ve Güvenlik Hakkında
Açıklanan kararlar incelendiğinde, Türkiye’nin en çok AİHS’nin özgürlük ve güvenlik hakkını garanti altına alan 5. maddesini ihlal ettiği görülüyor. 2024 yılında 19 davada bu madde ihlal edildi. İfade özgürlüğüne ilişkin 10. madde, en çok ihlal edilen ikinci madde olurken adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. madde 14 ihlalle üçüncü sırada yer aldı.
2023 yılında ise adil yargılanma hakkına yönelik ihlaller ilk sırada yer almış, onu özgürlük ve güvenlik hakkı ile toplantı ve dernek kurma özgürlüğü takip etmişti.
Ayrıca PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki tecrit koşulları, Gezi Davası kapsamında tutuklu Osman Kavala ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk süreci ile ilgili kararların da 2025 yılı içerisinde açıklanması bekleniyor.