Bu hafta boyunca Artunç Kocabalkan, piyasanın realist yorumlarını yaptı. Söyledikleri, sadece kuru teknik analizlerden ibaret değildi; verilerle desteklenmiş bir strateji haritası ve zaman zaman sertleşen ama gerçeği söylemekten çekinmeyen bir üslup vardı.
Haftanın başında, Türk Lirası’nda kalma stratejisini kişisel bir tercih olarak anlattı. “2 yıldır TL’deyim” derken bunun herkese bir tavsiye değil, kendi yatırım yolculuğunun bir parçası olduğunu özellikle vurguladı. Yatırımcıların önce kararlarını alırken “neden” sorusuna cevap vermeleri gerektiğinin altını çizen Kocabalkan yatırım araçalarına yaklaşırken profilin doğru tanımlanması gerektiğinin altını sıklıkla çizdi. Kısa vadede %10–20 gibi fırsatları kovaladığını, doğru zamanda alım-satım yaparak getiri elde etmeye çalıştığını belirtti. Ancak aynı anda uyardı: Portföyün tamamını TL’de tutmak risklidir, bu yüzden hisse bazlı fırsatları da kollamak gerektiğini söyledi. Bu noktada Terra, Bulls’un takibini ve temeli sağlam ve momentumu olan (THY, Turkcell,Mavi) vb hisselerin altını çizdi.
Altın konusunda ise hafta boyunca netti: “Her düşüş alım fırsatı.” Bu görüş, haftanın en kritik gerçekleşmelerinden biriyle örtüştü. ABD’nin Çin bağlantılı rafinerilerden gelen altına %39 gümrük vergisi getirmesiyle fiyatlar 3.534 $ seviyesine çıktı, spot–vadeli farkı açıldı. Artunç Hoca, bu farkın fiziki teslimat riskini artırabileceğini, Covid-19 döneminde olduğu gibi Londra–New York fiyat ayrışmalarının yeniden yaşanabileceğini anlattı. Uzun vadeli hedefini de belirtti: 4.000 $ olasılığı giderek güçleniyor.
Bitcoin tarafında ise temkinliydi. Haftaya 112–113 bin seviyelerinde başlayan fiyatın, 116–117 bin aralığında sıkıştığını, 120 bin $ geçilmeden pozisyon alınmaması gerektiğini vurguladı. Bu teknik direnç, haftanın sonunda hâlâ aşılmamıştı.
ABD borsaları üzerine yaptığı yorumlarda, hem teknik hem de tarihsel verilerden beslendi. Nasdaq’ta oluşan çift tepe formasyonunun ciddi bir geri çekilme ihtimali yarattığını, Ağustos–Eylül aylarının genelde zayıf geçtiğini hatırlattı. Tarihsel olarak, faiz indirimi döngülerinde S&P 500’ün ilk 12 ayda ortalama %14.1, bazı dönemlerde %30 getiri sağladığını, ancak ara seçim öncesinde getirilerin düştüğünü (%0.3), sonrasında ise yükseldiğini (%16.3) rakamlarla ortaya koydu. Fed’in Eylül’de faiz indirip indirmeyeceği belirsizliğinin, piyasada temkinli durmayı gerektirdiğini söyledi.
Jeopolitik cephede, ABD–İsrail–İran hattındaki gerilim ve İsrail güvenlik kabinesinin Gazze planını onaylaması gibi gelişmeleri sadece diplomatik birer başlık olarak değil, enerji fiyatlarını ve piyasa algısını doğrudan etkileyen risk unsurları olarak ele aldı. “Eğer İsrail ile savaş ihtimali gündeme gelirse, bu Amerika ile savaş anlamına gelir” uyarısı, altın ve savunma hisselerine yönelik talebin artabileceği mesajını barındırıyordu.
Hafta içinde, ABD borsalarının yoğunlaşma riskine de dikkat çekti: En büyük %10’luk kesim, toplam piyasa değerinin %76’sını oluşturuyor. Bu durumun, sert satış dalgalarında domino etkisi yaratabileceğini söyledi. Bu bağlamda, ABD tarafında “her düşüş alım fırsatıdır” söylemini korumakla birlikte, Ağustos’u izleyip Eylül’de pozisyon alma önerisi yaptı.
Tüm bu yorumlarının merkezinde ise şu stratejik çerçeve vardı:
- Altın: Her düşüşte alım, 4.000 $ hedefi masada.
- Bitcoin: 120 bin $ geçilmeden alım yok.
- Borsa İstanbul: Endeksten çok hisse bazlı yükseliş; temeli sağlam ve momentumu olan hisseler.
- ABD Borsaları: Ağustos–Eylül’de temkin, teknik formasyonlara dikkat.
- Döviz: TL’de kalma stratejisi; Eurobond ve dövizde seçici yaklaşım.
- Jeopolitik: Enerji ve savunma sektörlerinde fırsatlar.
Ve tüm bu veri bazlı analizlerin arasında, insani ve ilkesel bir duruş da vardı. “İnsan hakları, bilim, ekonomi evrensel değerlerdir; ülke veya lider fark etmez” diyerek, piyasaları değerlendirirken değerler sistemini de unutmamamız gerektiğini hatırlattı. Yurtta barış, dünyada barış ilkesini Atatürk’ten alıntılayarak, yatırımcıya sadece para değil, bakış açısı da kazandırdı.