Dijital varlık piyasalarının uzun süre spekülatif birer oyun alanı olarak görülmesinin ardından, 2025 itibarıyla küresel şirketler bilançolarına Bitcoin eklemeye hız verdi. Bu hareket, yalnızca finansal getiri arayışının değil, aynı zamanda mevcut ekonomik sistemin sunduğu araçlara duyulan güvensizliğin de bir yansıması olarak okunuyor. Kurumsal yatırımcılar, yüksek enflasyon, negatif reel faiz ve artan jeopolitik riskler karşısında dolar ve tahvil gibi geleneksel varlıklara olan bağımlılıklarını azaltırken, sınırlı arz ve merkeziyetsiz yapısıyla Bitcoin’e yönelmeye başladı.
Bu sürecin öncüsü olan MicroStrategy, şu anda yaklaşık 554.000 Bitcoin’e sahip. Şirket, yalnızca kripto piyasasına girmekle kalmadı, aynı zamanda finansman stratejisini de buna göre şekillendirdi. Tahvil ihraçları ve hisse satışları yoluyla sağlanan kaynaklar doğrudan Bitcoin alımına yönlendirildi. Şirketin bu stratejisi, kısa vadeli bilanço riskleri içerse de uzun vadeli bir değer saklama aracı olarak Bitcoin’e duyulan güveni temsil ediyor. MicroStrategy’nin izinden gidenler arasında Japonya merkezli MetaPlanet dikkat çekiyor. Otelcilik sektöründen çıkıp “Bitcoin holdco” modeline geçen şirketin hisseleri yıl başından bu yana %500 yükseldi. Aynı dönemde, GameStop da bilançosuna 4.710 BTC ekleyerek dönüşümünü yalnızca perakende yatırımcının değil, kurumsal tarafın da radarına soktu.
Bu eğilimin ekonomik mantığı yalnızca Bitcoin’in yükselen fiyat beklentisine dayanmıyor. Pandemi sonrası dönemde parasal genişleme ile şişirilen varlık fiyatlarının ve devlet tahvillerinin cazibesini yitirmesi, şirketleri alternatif rezerv modelleri aramaya yöneltti. Bernstein Research tarafından yayımlanan son rapora göre, kurumsal yatırımcıların Bitcoin’e yönelimi önümüzdeki dört yıl içinde piyasaya 330 milyar dolar giriş sağlayabilir. Bu öngörü, yalnızca şirketlerin değil, aynı zamanda ülkelerin rezerv stratejilerinin de değişebileceği fikrini doğuruyor.
Siyasi arka plan da bu tabloyu besliyor. 2024 ABD başkanlık seçimlerinin ardından Donald Trump’ın yeniden güç kazanmasıyla birlikte, kripto dostu politikaların ivme kazandığı görülüyor. Trump Media & Technology Group, 2,5 milyar dolarlık Bitcoin varlığı planlarken; Trump ailesinin madencilik firmalarıyla ortaklık kurması, bu alandaki devlet-dışı aktörlerin etkisini artırıyor. Buna karşılık, Microsoft, Amazon ve Meta gibi bazı dev şirketler, hissedar baskısına rağmen bu alana mesafeli kalmaya devam ediyor.
Ancak bu yeni normun riskleri de yok değil. Bitcoin’in yüksek volatilitesi, şirket bilançolarını kısa vadede ciddi şekilde etkileyebilir. MicroStrategy örneğinde olduğu gibi, borçlanarak Bitcoin almak hem bilanço hem de hisse değerlemesi açısından baskı yaratabilir. Bu durum, özellikle Bitcoin fiyatının geri çekildiği dönemlerde şirketlerin piyasa değerinde sert dalgalanmalara neden olabilir. Ayrıca, geleneksel muhasebe ve denetim standartları bu tür dijital varlıkların raporlanmasına henüz tam olarak uyum sağlamış değil. Kurumsal yatırımcılar için bu, düzenleyici belirsizlik anlamına geliyor.
Bu dinamik içinde öne çıkan temel konu, Bitcoin’in “finansal mühendislik” aracı değil, kurumsal strateji unsuru olarak görülmeye başlanması. Şirketler, yalnızca portföylerini çeşitlendirmek için değil, aynı zamanda yatırımcıya “yeni nesil bilanço yönetimi” mesajı vermek için de bu adımı atıyor. Kurumsal Bitcoin alımları, bir varlık yönetiminden öte bir duruş beyanı haline geliyor.
Şirketlerin bilanço stratejilerinde bu radikal değişim, önümüzdeki dönemde hem muhasebe standartlarının hem de finansal regülasyonların kapsamını yeniden tanımlayabilir. Bitcoin artık yalnızca bir yatırım aracı değil; merkez bankası politikalarına karşı alınan stratejik bir pozisyon, şirketlerin kendi parasal güvenlik ağını kurma biçimi olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle, Bitcoin alımlarıyla başlayan bu dönüşüm yalnızca birkaç şirketin deneysel hareketi olarak değil, çok daha derin bir sistemik kırılmanın işareti olarak okunmalı.