Para Kazanmak İçin Psikoloji Nasıl Yönetilir?

0
207

İnsanlar faydalarını maksimize etmeye çalışan ve bunun için rasyonel(akılcı) kararlar alan canlılardır. Klasik İktisat teorisi bunu söylese de gerçeklik pek de o şekilde işlemiyor. Nitekim akademik camiada da bu konu çok tartışılmış ve Davranışsal Ekonomi ve Davranışsal Finans gibi alanlar insanların pek de rasyonel olmadığını ortaya koymuşlardır. Bizleri rasyonel olmaktan alıkoyan başlıcan etken ise duygularımız. İnsanı ilgilendiren hiçbir konuyu psikolojiden bağımsız değerlendiremeyiz. Finansal piyasalar da bundan fazlasıyla nasibini alıyor. 100 liradan bir hisse senedi almış olayım. Senedin fiyatı kısa zamanda 20 lira prim yaptı ve 120 liraya yükseldi. Mutlu muyum? Hem de çok. Satmıyorum tabii ki. Hisse senedi yükselişini sürdürüyor. 140 liraya oldu! Mutlu muyum? Çok mutluyum. Yine satmıyorum tabii ki. Daha sonra hisse düzeltme gördü ve fiyatı 120 liraya geriledi. Mutlu muyum? Kesinlikle değilim! Neden? Çünkü 140’tan satabilirdim ve bu fırsatı kaçırdım. Oysaki fiyat ilk kez 120 olduğunda mutluydum. Rasyonel olarak değerlendirdiğimizde hemen hemen aynı noktadayız ama ilk durumda mutluyduk ikinci durumda ise pişman. Bu basit örnekte bile insanın rasyonel kalmasının ne denli zor olduğunu görebiliyoruz. Bu kadar duygu yoğun bir mekanizmanın eline para verip finansal piyasalara göndersek parayı sıfırlaması çok zaman almayacaktır. Özellikle günümüzde profesyonel algoritmaların etkinliğini düşünürsek işimiz daha da zorlaşıyor.

Peki bununla nasıl mücadele edeceğiz?

Bunun için işin uzmanına danıştık. İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan’a ‘trade psikolojisini’ sorduk. Şant Bey öncelikle, psikolojiyi yönetebilmenin hiçbir zaman bitmeyecek bir öğrenme süreci olduğunu belirtiyor. Dünyada her şey çok hızlı değişiyor ve yenileniyor. Böyle bir ortamda ‘ben oldum’ demek en büyük yanılgılardan bir tanesi. Yatırımcıların her koşulda istisnasız sonuç verecek kesin çözümlerin olmadığını bilmeleri çok önemli. Bununla birlikte, riskleri azaltabilecek yaklaşımlar da mevcut;

Yola çıkarken hedefi belirlemek, bir kıyas noktası atamak; yatırım kararı alırken vade ve hedef belirlemek çok önemli. Buradaki hedef çok para kazanmak gibi ucu açık ve takibi mümkün olmayan hedeflerden ziyade, 1 yıl içinde mevduat faizinden fazla getiri elde etmek gibi net hedefler olursa yatırımın performansını ölçebilirsiniz. Bir referans noktası atamak çok önemli çünkü seçilecek yatırım aracı da buna göre şekillenecektir. Mevduat faizini yenmek gibi bir hedef için nispeten daha az riskli yatırım araçları tercih edilecekken S&P500’ü yenmek için daha riskli araçlar tercih edilecektir.

Gürültülere kulaklarınızı tıkayın; yatırımcıların en çok zorlandığı konulardan bir tanesi de diğer insanların yorumlarına duyarsız kalabilmek. Özellikle sosyal medyada herkesin kendisinden çok emin yorumları var ve argümanlarını desteklemek için birçok veri, grafik ya da haber paylaşıyorlar. Yatırımcıların bu kadar bilgiye maruz kaldığı bir ortamda bunlardan etkilenmemesi çok zor. Bilgisine güvendiğiniz insanları dinlemek iyi olabilir ama sosyal medyayı kullanmaya başladığınızda bilgi akışının kendi kontrolünüzden hızlıca çıktığını göreceksiniz. İlk maddede bahsedildiği gibi yaptınız ve hedefinizi belirlediniz. Buna uygun yatırım araçlarını seçtiniz ve yatırım vadenizi de belirlediniz. Bundan sonra büyük bir sınav başlıyor. Sizin seçtiğiniz yatırım aracının, stratejinin, ayırdığınız miktarının vs. yanlış olduğunu size ispat etmek için hazır bekleyen bir dünya var karşınızda. Buna hazır olun! Ya da kulaklarınızı tıkamayı başarın.

Çıkış stratejiniz hazır mı? Kimse para kaybetmek hedefiyle yatırım yapmaz. Hepimiz karar alırken işin kazanma tarafını düşündüğümüz için işin kaybetme kısmı biraz da göz ardı ediliyor. Üstelik bunu sadece bireysel yatırımcılar değil kurumlar hatta ülkeler bile yapabiliyor. Yatırım kararı alırken hangi durumda pozisyonu kapatacağınızı planlamak da diğer konular kadar önemli.

Makinelerin Bu Kadar Etkin Olduğu Yerde Psikoloji Hala Önemli Mi?

Teknolojinin piyasalara adaptasyonu yadsınamaz bir gerçek. Trade robotları insanın işleyebileceğinden çok daha fazla miktarda veriyi hızlıca işleyip buna göre al-sat kararları alabiliyorlar. Algoritmalar bizim düştüğümüz duygusal tuzaklara düşmeden günde yüzlerce kez işlem yapabiliyorlar. Burada atlanmaması gereken önemli nokta ise tüm bu teknolojiler (algoritmalar, yapay zeka çözümleri, trade botları vs.) de bazen piyasadaki psikoloji üzerinden işlem yapabiliyorlar. İnsanların kararları piyasayı etkiliyor, piyasadaki gelişmeler de makineleri etkiliyor. Dolayısıyla buradaki teknolojiyi insandan ve piyasa algılarından tamamen bağımsız değerlendirmek doğru olmayacaktır.

Trader Hikayeleri, Kitap Önerileri

Burada akıllara ilk gelen isim Bir Borsa Spekülatörünün Anıları (Edvin Lefevre) kitabına konu olmuş Jesse Livermore.  Piyasaların manipülasyonlara çok daha açık olduğu senelerde Jesse Livermore’un yaptıkları birçok yatırımcıya ilham olmuştur. Üzücü olan taraf ise, Livermore’un trade/sosyal hayat dengesini sağlıklı kuramaması ve hikayesinin intiharla neticelenmesidir. Konu ile ilgili okunabilecek birçok güzel kaynak var. Şant Bey’in bu konuda bir okuma listesi de bulunuyor;

https://blog.isyatirim.com.tr/sant-manukyan-yeni-kitap-listesi

Akademide Ekonomi ve Finans

Dünyadaki hâkim ekonomik sisteme baktığımızda İngiltere/ABD odaklı bir kapitalist düzen görüyoruz. Bu sistemin akademik literatürü de çoğunlukla bu bölgelerden üretilmiş durumda. Bu açıdan bakıldığında, Ekonomi ya da Finans alanlarında uzmanlaşmak isteyen kişilerin yolunun bir şekilde İngiltere ya da ABD’den geçmesi şaşırtıcı değil. Bu ülkelerin bir diğer avantajı da teori ile pratiğin bir arada verilebiliyor olması. Üniversitelerde sıklıkla okutulan bazı Ekonomi/Finans kitaplarının yazarları halen bu ülkelerin üniversitelerinde hocalık yapıyorlar. Bunun yanında kendi yönettikleri fonlar da var. Dolayısıyla teorinin ve pratiğin bir arada verilebiliyor olması bu ülkeleri akademik anlamda da ön plana çıkarıyor.

Türkiye İle Bitirelim

Her ülkenin kendine has yatırım alışkanlıkları vardır. Dünyanın birçok yerinde araba, aldığınız saniyeden itibaren zarar yazan bir şeyken Türkiye’de bir yatırım aracı olarak görülebiliyor. Borsaya baktığımızda da benzer bir ayrışma görebiliriz. ABD’de borsalara uzun vadeli yatırım yapanların kazanma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Türkiye’de ise dolar bazında böyle bir trendden bahsedemiyoruz. Türkiye borsası sizi yatırımcıdan ziyade trader olmaya itebiliyor. Dolayısıyla yatırım araçlarını seçerken ülke dinamiklerini göz önünde bulundurmak çok önemli. Ülkemizde çok sevilen altının dolar karşısındaki performansına baktığımızda da çok dalgalı bir seyir görüyoruz. Altın, 2011 senesindeki 1900 dolar zirvesini tam 9 senede aşabildi. Bugün 2300 dolar seviyesinden işlem gören altının güvenli liman olarak görülmesinin bir sebebi belki de sadece TL paritesine bakılıyor olması. Dolar bazında baktığımızda altının bugün, 2011 zirvesinin yalnızca 21% üzerinde olduğunu görüyoruz. Aynı zaman aralığında ise S&P500 315% arttı. Her karar bir vazgeçiştir. Her yatırım kararı da öyle. Buna İktisat’ta fırsat maliyeti deniyor. Özellikle günümüzün gelişen teknolojisi ile finansal piyasalara erişim artık çok daha kolay. Yatırım kararlarını alırken sadece ülkemizdeki TL bazlı yatırım araçları ike kısıtlı olmadığımızı hatırlamak faydalı olabilir. Seçeneklerin bu denli arttığı bir dünyada kararlarımızın fırsat maliyetini de hesaba katmak günümüzün en popüler söylemlerinden birine katkıda bulunabilir; finansal okuryazarlık.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz