Dur İngilizcesini de yazayım: Fifty Shades of Grey.
Nasıl böyle daha havalı oldu değil mi? Dış güçlerden şikayet edip dış güçlerden para dilenmek, Boğaziçi’ne ayar verip Boğaziçi’nden bürokrat dilenmek…
Bakın ben size akıl verecek değilim. Zaten ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Birinin söyledikleriyle yaptıkları arasındaki tutarsızlık ortaya çıkabilir. Bir siyasi iktidar bunu yapıyorsa “takiyye”, bir merkez bankasının hedefleriyle ona güvenenlerin arasındaki farka da “güven açığı”(credibility gap) denir.
Cevdet Yılmaz, son olarak “Hem içeride hem kamu hem özel kesim tasarruf eğilimini güçlendirmek”ten bahsetmiş. “Bu uzun vadeli geleceğimiz açısından çok daha sağlıklı bir zemin oluşturacaktır. Hem bütçe açığımız düşecektir hem de cari açığımız düşecektir” demiş Yılmaz.
Ne söylediğine değil, ne yaptığına bakacaksın. Sayın Mehmet Şimşek inatla, rasyonel politikalara döndükçe Türkiye’nin riskinin düştüğünü, Eurobondlarının değer kazandığını, yabancı alımlarının geldiğini söylüyor. Demek ki daha öncekiler rasyonel politikalar değildi. Zaten bunu biliyoruz, fazla önemi de yok, olan oldu der geçeriz ama bir daha olmamasını nasıl garanti ederiz?
Bugün Selva Demiralp Hanım güzel yazmış. Yeni Merkez Bankası atamaları enflasyonla mücadele etmekten ziyade bir döviz krizini önlemek üzere görev edinmiş kendine.
Ali Hakan Kara da Hafize Gaye Erkan’ın enflasyon sunumunu bir önceki yönetime göre teknik olarak çok başarılı bulduğunu söylemişti.
Şimdi amaç kısa vadeli döviz bularak Türkiye’ye sıcak para akıtmak ve sorunu ötelemek mi, değil mi?
Ataması yapılanlar daha önce Cumhurbaşkanı’na ekonomi danışmanlığı yapanlar mı, değil mi?
Sayın Cevdet Akçay gerçek enflasyon rakamları ve olması gereken reel faizin açıklanmasında etkin olacak mı, olmayacak mı?
Ülkenin çıkarları ile siyasi iktidarın çıkarları örtüşüyor mu, örtüşmüyor mu?
Bakın bu soruları sormak iş ya da icat çıkarmaktır, memleket için dertlenmektir, böyle gelmiş böyle gider demeyi kabullenmemektir.
Biz bizi biliriz.
Yahu birazcık büyüme için harakiri yapacak, intihar oranı yüksek ülke Japonya bile enflasyonla mücadele için faiz arttırıyor.
Geçen gün bir mesaj gördüm ve çok hoşuma gitti: “Millet eğlencesine yapılan astrolojiye hassasiyet gösteriyor, piyasada olanlara mal mal bakıyor. Senin de yazdığın gibi Ege Yazgan’ı seyretmiyor ama eleştiride bilimselcilik taslıyorlar.”
Bir başka mesaj daha vardı bunun sonunda. Borsa İstanbul’un ismi tekrar İMKB olsun diye tavsiyede bulunmuş, nedenini anlatmaya dilim varmıyor!
Bakın bir başka mesaj: “ASTOR ve SAHOL’ün bugünkü market caplerine bak bir de :)). Bir yanda trafo üreticisi öbür yanda ARCLK hemen hemen eşit piyasa değerindeler :)). Astor’u MSCI’a sokup HEKTS ve SASA’da yaptıkları gibi hisselerin önemli bir kısmını yabancı endeks fonlarına kilitleme hedefleri…”
Gri listeden çıkarsın, gri borsaya girersin. Derdin iki hisse bulmaksa böyle gelmiş böyle gidersin.
Bir taraftan uzun vadeli yatırımcı olmanın daha doğru bir yaklaşım olduğu bilimsel olarak kanıtlanmışken, ülkede olup bitenlerin korkuttuğu yatırımcı kısa vadeli fırsatlar peşinde koşuyor.
Kimseyi de suçlayacak durumda değilim. Herkes binmiş bir alamete, gidiyor kıyamete.
Yok piyasa aşırı alımdaymış, yok oymuş yok buymuş. Bunları bir kenara bırakın. Sıcak para cemiyeti borsamızda. Herkes iki hisse bulup köşeyi dönme derdinde.
Herkes kendini kurtarsın.
Grinin 50 tonu varsa zevk almaya bakacaksın.
Artunç Kocabalkan yazdı.