Ekonomide Doping ve İllüzyon

0
167

Gerçekten enflasyonun oluşması ekonomi için iyi mi yoksa kısa vadede iyimiş gibi mi görünüyor? Bu yazımda aklıma takılan bu sorunun cevabını ülke, şirket ve birey bazında vereceğim. Şimdi bir şirket düşünelim. Bu şirket 1 ocak itibariyle bin liralık ürün üretsin ve dokuz kişiye yüz lira maaş versin. Bu durumda şirket yüz lira kâr etsin. Şirketin bulunduğu ülkede aylık %4’lük bir enflasyon olsun. Şirketin enflasyon oranında zam yaptığını düşünürsek 30 haziran itibariyle toplam cirosu 1 256.32 olurken kârı 356.32 olur. Bu kârı reel olarak 1 ocak gününe geri götürecek olursak şirketin 278.91 lira kâr ettiğini yani artık yaklaşık olarak 1.8 kat daha fazla kâr ettiğini görürüz. Sadece şunu hatırlamalıyız ki şirketin cirosu sadece enflasyon oranında büyüdü yani şirketin toplam ekonomiye olan katkısı değişmedi ve büyümedi sadece kârı arttı. Buna karşın 30 haziran tarihi itibariyle ödediği reel maaş miktarı 704.52 olur çünkü reel olarak 30 haziranda bir işçi artık 78.28 lira maaş alır. Büyüme ya daha fazla üreterek ya da daha verimli üreterek gerçekleşir emek veren kişilere daha az reel maaş ödeyerek değil ki 1 temmuz itibariyle işçilere zam yapılır ve 1 ocak tarihine geri dönülmüş olunur. Geçen sürede nominal bazda artmış olan rakamların illüzyonuna kapılınır ve bir süreliğine daha fazla kâr dopingi alınmış olunur.

Enflasyonist Ortamın Ülkeye, Şirkete ve Bireye Etkisi

Öncelikle az önce ülkeye reel bir katkının olmadığını açıkladım. Buradaki asıl yanılgı sermaye sahibinin daha fazla kâr edince yatırım yapacağının zannedilmesidir. “Normal” bir ekonomide enflasyon, faiz ve ülkenin para biriminin değeri birlikte hareket eder. Şöyle açıklayayım: Evet kâr arttı ama sermayedarın yatırım yapmak için satın alacağı makinenin de fiyatı aynı oranda arttı. Ayrıca borçlanma maliyetleri de aynı oranda arttı. Bu durumda da yatırım yapmak artık 1 ocak gününe kıyasla daha cazip hâle gelmedi. Aksine yüksek enflasyon dönemlerinde ileriyi öngörmek daha zor olduğu için sermayedarlar yeni yatırımlar yapmak yerine olanı korumak üzerine emek sarf ederler. Bu durumda da büyüme gerçekleşmez. Eğer daha fazla yatırım yapılmasını istiyorsak dolaylı ve bilimsel olmayan yöntemler yerine hibe ve teşvikler kullanılabilir. Ülke açısından enflasyonun en büyük faydası iç borcu reel olarak eritmesidir lakin Türkiye’de büyük projelerin ödemeleri zaten ya dolar cinsinden ya da dolar endeksli. O zaman bu fayda da kısmen ortadan kalkmış olur.

Şirket açısından ise yüksek enflasyon sebebiyle artık ortam daha dalgalıdır ve dalgalı denizlerde gemi kullanmak daha zordur. Hatalar ise ölümcüldür. Ayrıca artık harcanabilir gelir azalmıştır. Üretilen her ürün daha zor satılabilir ve hatta satılamayabilir. Bununla birlikte artık geçim sıkıntısı yaşayan işçilerin çalıştığı bir ortamda verimlilik düşebilir. İhracatçı şirketler için bulunan en büyük risk ise bu illüzyona kapılıp zaten kârlı bir işletmeyiz diyerek gerekli verimlilik yatırımlarını yapmayıp daha fazla doping bağımlısı olmasıdır. Fiyat oluşumunun en büyük faydalarından biri size konuşuyor olmasıdır. Eğer ihracatçı yerel firmalar eşit koşullar altında aynı ürünü rakiplerine kıyasla daha pahalıya mal ediyorlarsa bunun en büyük sebebi düşük kur sayesinde yeterince kâr edince “Biz doğru iş yapıyoruz, verimlilik artışı yapmamıza gerek yok!” diyerek gerekli verimlilik yatırımlarını yapmamalarından kaynaklanacaktır. Olur da bir gün reel efektif kur denge noktası olan 100 değerine gelirse bu birçok şirket adına iş yapamaz hâle gelmek demektir. Bugün daha fazla kâr etmek amacıyla yarınları tehlikeye atmanın hiçbir mânâsı yok. Daha büyük risk ise insan kaynağını kaybetmektir. Eğer siz dünya çapında bir firmaysanız çalışanlarınız da dünya çapında kişiler olacaktır. Bu kalifiyeli elemanlar sermayedarlarının kendi maaşlarını her ay reel olarak azalttığının farkındanlar ve bu durum sonucunda çalışanlar emeklerinin karşılığını alabilecekleri şirketlere hareket ederler. Yani göç ederler. Sonra da şirketler “Biz kalifiye eleman bulamıyoruz.” diye serzenişte bulunurlar. Hayır! Kalifiye eleman var. Sermayedarın teklif ettiği ücrette çalışacak aptal yok.

En önemli etki ise insanlar üzerinde olur. Artık geliri düşmüş insanların hem biyolojik hem de psikolojik sağlıkları zedelenir. Ayrıca iktisatta “Yoksulluğun Vahşi Döngüsü” (Vicious Cycle of Poverty) adında bir teori vardır. Bu teoreme göre düşük gelirli kişiler çocuklarına daha düşük kalitede yiyecek ve eğitim sağlayabilir. Dolayısıyla gelecek nesil bu koşullar altında daha az gelişebilir ve daha az üretken olabilir. Daha az üretken olması ise gelecek nesilin daha az para kazanmasına sebep olur ve nesiller boyu aynı döngü sürüp gider. Az önce vermiş olduğum örnekte dokuz işçi ve bir tane işveren vardı. Bu da dokuz çocuğun daha kötü eğitim almasına sabep olurken sadece bir kişinin belki daha iyi eğitim almasına olanak sağlar. Uzun vadede ise bu durum bütün ülkenin daha az üretken olmasına sebep olur.

Mahfi Eğilmez Hoca’mın seviğim bir sözü var: “Bilimden ayrılanı kurt kapar.”

Kaynakça:

Görsel kool1079.com’dan alınmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz