• İstanbul’da altın ve kıymetli maden ticaretinde kota ve mevzuat dışı işlemlerle yaklaşık 100 milyar TL kamu zararı oluşturduğu iddia edilen organizasyona operasyon düzenlendi.
• Şirketlerin Dahilde İşleme Rejimi kapsamında tonlarca altın–gümüş ithal ettiği, ancak bunların büyük bölümünü rejime aykırı şekilde yurtdışına çıkarmadığı ve sahte belgelerle haksız kazanç sağladığı tespit edildi.
• “Altın levha” beyan edilen ürünlerin pirinç/imitasyon levhalarla değiştirildiği, döviz teşviklerinin kötüye kullanıldığı ve birçok ağır suç kapsamında 21 kişinin gözaltına alındığı açıklandı.
Altın piyasasında uzun süredir konuşulan usulsüzlük iddiaları, bugün İstanbul merkezli büyük bir operasyonla somut bir dosyaya dönüştü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, altın ve kıymetli maden ticaretinde kota ve mevzuat dışı işlem yaparak toplamda 100 milyar TL’lik kamu zararına yol açtığı değerlendirilen bir suç örgütüne yönelik geniş çaplı operasyon başlattı. Dosyada 23 şüpheliye yönelik gözaltı ve el koyma talimatı verilirken, şu ana kadar 21 kişi yakalandı.
Soruşturma dosyası, “Dahilde İşleme Rejimi”nin sistematik şekilde suistimal edildiğini ortaya koyuyor. Elde edilen belgelere göre şirket yetkilileri, 9 Ocak 2023 – 10 Aralık 2024 tarihleri arasında tonlarca altın ve gümüşü DİR kapsamında ithal etti. Normal şartlarda bu ürünlerin işlendikten sonra yurtdışına ihraç edilmesi gerekiyor. Ancak incelemeler, ithal edilen kıymetli madenlerin büyük bölümünün rejime aykırı şekilde Türkiye’den çıkarılmadığını, böylece hem teşvik hem vergi boyutunda ağır bir kamu zararının oluştuğunu gösteriyor.
Soruşturmayı çarpıcı hale getiren unsur yalnızca rejim ihlali değil. Savcılık açıklamasına göre örgüt, ithalat ve ihracat süreçlerinde sahte ve yanıltıcı belgeler düzenledi; bazı gönderilerde “altın levha” olarak beyan edilen ürünlerin pirinç levha veya imitasyon altınla değiştirildiği tespit edildi. Bu yöntemle hem teşvikleri kötüye kullandıkları hem de malzemelerin gerçek değerini gizleyerek haksız kazanç sağladıkları belirtiliyor.
Operasyon, yalnızca vergi ve gümrük boyutuyla değil, finansal düzenleme tarafıyla da dikkat çekiyor. Şüpheliler hakkında “kamu kurumlarının zararına nitelikli dolandırıcılık”, “TCMB Kanunu’na muhalefet”, “Kamu Finansmanı Kanunu’na aykırılık” ve “Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na muhalefet” gibi ağır maddelerden işlem yapılıyor. Bu tablo, örgütün faaliyetlerinin basit bir ticari usulsüzlük değil; çok katmanlı bir finansal manipülasyon şebekesi olduğunu gösteriyor.
Bu tür operasyonlar, Türkiye’de kıymetli maden ticaretinin büyüklüğü ve hassasiyeti düşünüldüğünde kritik önem taşıyor. Altın piyasası hem döviz akışı hem cari açık hem de TCMB rezerv yönetimi açısından stratejik bir alan. Dahilde İşleme Rejimi’nin kötüye kullanılması, yalnızca vergi kaybı değil; aynı zamanda ülkenin ödeme dengesini ve finansal istikrarını etkileyen bir konu.
Soruşturmanın derinleşmesi ve MASAK–Gümrük İdaresi verilerinin çapraz analizi bekleniyor. Altın ticaretinde 100 milyar TL’lik potansiyel zararın ortaya çıkması, sektörün denetim mekanizmaları ve teşvik yapısı üzerinde yeni düzenlemelerin gündeme gelmesine yol açabilir. Türkiyenin kıymetli maden ticareti politikaları açısından bu dosya, önümüzdeki dönemin en kritik başlıklarından biri olmaya aday.

