Altın fiyatları, küresel piyasalarda bir kez daha rekor seviyeye ulaştı. Altın yatırımcıları bu gelişmeyi coşkuyla karşılarken herkes altına yönelik talepteki patlamanın sebeplerini tartışmaya başladı.
Jeopolitik çalkantılar ve tarife gerilimleri nedeniyle yükselen enflasyon kaygıları, ilk akla gelen nedenler arasında. Ancak bu tabloya eklenen, daha az göze çarpan bir faktör de bazı hedge fon yöneticilerinin ABD Hazinesi’nin altın stoklarını yeniden değerleyebileceği spekülasyonu.
42 Dolarlık Resmî Değer mi, Yoksa 2.800 Dolar mı?
Financial Times’ın yayın kurulu başkanı Gillian Tett’in haberine göre hâlihazırda ABD’nin ulusal hesaplarında altın, ons başına yalnızca 42 dolar olarak değerleniyor. Oysa güncel fiyatların 2.800 dolar seviyesinde seyretmesi, Scott Bessent liderliğindeki Hazine yönetiminin altın stoklarını cari piyasa değerine “yeniden işaretleyerek” (re-marking) önemli miktarda ek kaynak elde edebileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Uzmanlar, bu şekilde Hazine Genel Hesabı’na (Treasury General Account) 800 milyar dolarlık ek girdi sağlanabileceğini ve bunun da yeni tahvil ihraç ihtiyacını azaltabileceğini vurguluyor.
- Hafta içinde, Bessent’in “ABD bilançosunun varlık tarafını da harekete geçireceğim.” ve “10 yıllık tahvil faizlerini düşüreceğim.” açıklamaları bu dedikoduları iyice körükledi.
- IESE İşletme Okulu’ndan David Teeters, altın fiyatları yükseldikçe bu potansiyelin de büyüdüğünü belirtiyor.
- Bağımsız analist Larry McDonald ise “ABD bilançosu için yaratıcı çözümler üretme zamanı geldi.” diyerek olası bir yeniden değerleme adımına işaret ediyor.
Politik ve Ekonomik Çıkarların Bileşkesinde Yine Trump Var
Bu spekülasyonun gerçeğe dönüşüp dönüşmeyeceği meçhul. Nihayetinde son sözü, politikaları belirleyen Donald Trump söyleyecek. Ancak söylentilerin varlığı bile üç önemli noktayı gözler önüne seriyor:
1- ABD’nin Dehşet Verici Mali Açığı
Bessent’in “yaratıcı” olmaya teşvik eden en büyük etken, ABD’nin giderek büyüyen bütçe açığı. Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçiler, gelecek on yılda 5,5 trilyon dolarlık ilave açık ve 1,3 trilyon dolarlık faiz yükü anlamına gelebilecek devasa bir vergi ve harcama paketi üzerine çalışıyor. Bu, piyasaların tahvil tarafında endişelenmesine yol açabileceği gibi, popülist milliyetçi kesimden de tepki çekebilir. Eski Hazine Bakanı Robert Rubin, “Mali disiplini sağlamak için çok daha yüksek vergilere ihtiyaç var.” diyerek küçük kurumları kapatmanın veya bazı fonları kesmenin bu deliği kapatamayacağına dikkat çekiyor.
2- Döviz Politikalarındaki Çıkmaz
Bessent’in sadece maliye politikası değil, döviz cephesinde de çeşitli manevralara ihtiyacı var. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, doları “fazla değerli” gördüklerini ve bunun ülkenin sanayi tabanını aşındırdığını söylüyor. Ama Trump yönetimi, doları zayıflatma isteğine karşın, küresel rezerv para birimi olma avantajını da korumayı hedefliyor. Üstelik gümrük tarifeleri gibi önlemler, doları genellikle güçlendirici etkiye sahip. Analist Luke Gromen, “Bu çelişki, Hazine’nin dolara karşı altının daha fazla değer kazanmasına göz yummasıyla çözülebilir” diyor. Daha ana akım iktisatçılar bu fikre karşı çıksa da, Trump yönetiminin “yeniden tasarlamaya” çalıştığı dünya düzeninde altının kilit bir rol oynayabileceği öne sürülüyor.
3- Politika Üretiminde ‘Overton Penceresi’ Genişliyor
Bir zamanlar “uçuk” veya “olanaksız” görülen fikirler, Trump döneminde politika dağarcığına girebiliyor. Bu durumu anlayabilmek için Trump’ın Ekonomik Danışmanlar Konseyi’ne başkanlık eden Stephen Miran’ın geçen yıl kaleme aldığı yatırım notuna bakmak yeterli. Miran, gümrük tarifelerinin önce “pazarlık kozu” olarak kullanılacağını, sonrasında ise uzun vadede ek vergi ve müttefiklerin konumunu belirlemede araç olacağını savunuyor. Ayrıca, doların rezerv para statüsünün ABD’nin askerî gücüyle sıkı bağını vurgulayarak Washington’ın güvenlik şemsiyesinden yararlanan ülkeleri çok uzun vadeli ABD tahvillerini almaya mecbur bırakabileceğini öne sürüyor.
Daha çarpıcı olan, Miran’ın öngörüsü: Tarifelerin doları başlangıçta güçlendireceğini kabul ediyor ama sonunda, küresel rolünü korusa da doların değerinin düşebileceğini söylüyor. Bunu da Fed ile “gönüllü” iş birliği ya da çok taraflı bir devalüasyon anlaşması gibi farklı enstrümanlarla bağdaştırıyor. Elbette eleştirmenler, bu tür kur politikalarının tehlikelerine dikkat çekiyor. Robert Rubin, “Doların değeriyle oynamak son derece riskli” diyor. Ancak Miran’ın senaryosu, Biden veya başka bir geleneksel yaklaşımda neredeyse imkânsız görülen adımların artık “düşünülebilir” hâle geldiğini yansıtıyor.
Sonuç: Altın Uçuyor, Piyasalar Tetikte
Bu koşullar altında, altın fiyatının Bitcoin’den daha iyi performans göstermesi ve piyasalarda Londra’dan New York’a fiziksel altın sevkiyatının artması pek de şaşırtıcı değil. Adeta “Alice Harikalar Diyarı”nı andıran bu finansal tabloda, büyük montanlı altın alımları her zamankinden daha “makul” görünüyor. (Kaynak)