- Rekabet Kurumu, Nisan ayında başlatılan pay devrine altı ay sonra onay verdi.
- Kayyım yönetimindeki Can Holding’in elindeki 93,3 milyon Tekfen Holding payı TMSF’ye geçti.
- TMSF’nin payı %42,8’e çıkarak Tekfen’de en büyük ortak konumuna ulaştı; böylece kamu kontrolü kesinleşti.
Türkiye sermaye piyasalarında tarihi bir dönemeç yaşandı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Rekabet Kurumu’nun onayıyla Tekfen Holding’in kontrolünü resmen ele geçirdi. Bu gelişme, sadece bir şirket devri değil, aynı zamanda Türkiye’de özel sektörden kamuya doğru gerçekleşen stratejik bir güç kaymasını da simgeliyor.
Süreç, Nisan 2025’te Berker Ailesi’nden Meltem Berker ve Nilgün Şebnem Berker’in sahip olduğu 93.367.143 adet hissenin devrine ilişkin anlaşmayla başlamıştı. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca yapılan başvurunun sonuçlanması altı ay sürdü. Bu süreçte, 10 Eylül’de Küçükçekmece 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla Can Holding ve bağlı şirketlere kayyım atanmış, TMSF devreye girmişti.
Bugün gelinen noktada, Rekabet Kurumu’nun onayıyla birlikte bu hisseler resmen TMSF’ye geçti. Böylece TMSF’nin Tekfen Holding’deki payı %25,23’ten %42,8’e yükseldi. Bu hamle, TMSF’yi şirketin en büyük hissedarı haline getirirken, Tekfen’in yönetiminde kamu ağırlığını net biçimde ortaya koydu.
Öte yandan, bu tablo Tekfen’in kurucu ailesi açısından da önemli bir dönüm noktası oldu. TÜSİAD’ın kurucularından merhum Feyyaz Berker’in aile şirketi olan Tekfen, artık büyük oranda kamu kontrolüne geçti. Daha önce Can Holding’in elindeki %17’lik Tekfen payı TMSF’ye geçmişti. Şimdi Berker Ailesi’nin %25’lik hisse satışıyla birlikte Tekfen’in kaderi, doğrudan kamu otoritesinin belirleyiciliğine girmiş oldu.
Enerji, inşaat ve tarım gibi stratejik sektörlerde faaliyet gösteren Tekfen, uzun yıllar boyunca özel sektör dinamizmiyle öne çıkmış bir şirketti. Bundan sonraki süreçte TMSF’nin kontrolünde şirketin nasıl bir stratejik yol haritası izleyeceği yatırımcılar tarafından merakla takip edilecek. Özellikle, kamunun ağırlığının artmasının finansman, yatırım kararları ve uluslararası iş ortaklıkları üzerinde nasıl bir etki yaratacağı, piyasalarda dikkatle izlenecek başlıklardan biri olacak.