6 Kasım’da ABD’de yapılacak olan parlamento seçimleri önemli çünkü Demokratlar en az iki yeni sandalye kazanması halinde meclis kontrolünü tekrar elde etmiş olacaklar. Diğer bir deyişle Başkan Trump meclis hakimiyetini kaybetmiş olacak. Böyle bir durumda Trump’ın başlattığı ticaret savaşının daha kontrollü olacağı ihtimalini dikkate almak istiyoruz. Zira dolardaki belirsizliğin küresel bazda fiyatlamalar üzerinde de belirsizlik yaratması kur ve likidite riskine karşı şirketlerin pozisyon almalarını gerektirecek.
Peki ABD ekonomisi ABD dolarını yeterince güçlü kılıyor mu?
Hem evet hem hayır.
Açıklamaya çalışalım.
ABD’nin uluslararası ticaret hacminde (ihracat ve ithalat) 2016 yılında başlayan yükseliş devam ederken son açıklanan makro-ekonomik veriler ekonominin gücünü koruduğunu doğruladı:
. GSYH 1. Çeyrekteki %2,2’lik büyümenin ardından 2. çeyrekte %4,2 büyüme kaydetti. (2017 ortalaması %2,5)
. İşsizlik oranı Eylül ayında kaydettiği %3,7 seviyesi ile son 49 yılın en düşük seviyesine geriledi.
. Enflasyonda ılımlı yükseliş yaşansa da dinamikler güçlü. Ağustos ayında TÜFE yıllık %2,7 seviyesine hafif gerilerken Fed’in dikkate aldığı çekirdek kişisel harcamalar fiyat endeksi yıllık %2 ile Temmuz ayına göre değişiklik göstermedi.
. Saatlik ortalama işçi ücretleri Ağustos ayında yıllık bazda %2,9 artış ile son 9 yılın yükseğini gördü. İstihdam piyasası gücünü koruyor ancak kişisel gelir ve kişisel harcamaların tarihsel ortalamalarının altında seyretmesi enflasyon üzerindeki baskıyı azaltıyor. Ücret artışlarında devamlılık enflasyon üzerindeki baskıyı artıracaktır.
. Sanayi üretimi Ağustos ayında yıllık %4,9’luk artış ile son 8 yılın en güçlü artışını kaydetti.
Kısacası ABD makro-ekonomik verileri son 9 yıldır süren ekonomik büyüme eğiliminin devam ettiğini teyit ediyor.
Güçlü ekonomik görünüme bağlı olarak ABD merkez bankası Fed, politika faizini Eylül ayındaki toplantısında beklentiler dahilinde 25 baz puan artırarak %2,25 seviyesine yükseltmiş, sene sonuna kadar ek bir faiz artırım ihtimalini korumuştu. Fed 2019 yılında toplam üç faiz artırımı öngörüyor. Dolayısıyla önümüzdeki yıl bu zamanlar politika faizi %3 seviyesine yükselmiş olacak.
Seçim belirsizliği, güçlü ekonomik görünüm ve ABD’nin Çin üzerinde yarattığı ticaret savaşı baskısı üçlemesine bağlı olarak 10 yıl vadeli ABD tahvilinin faizi son 7 yılın yükseği olan %3,23 seviyesine çıktı. Devamı gelir mi? Evet, söz konusu üçlemeye bağlı olarak faizlerde yukarı yönlü hareket devam edecek.
Kısacası makro-ekonomik görünüm ABD dolarını destekliyor ancak meclis aritmetiğindeki belirsizliğin ABD doları üzerinde baskı yaratabileceğini düşünüyoruz.
Avrupa tarafında ise özellikle ABD’nin çelik ithalatına yönelik yaptırımları sebebiyle Avrupa otomotiv üreticilerinin maruz kaldığı olumsuz durum ve düşük talep 3. çeyrek GSYH büyümesi üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturuyor. 3. çeyrekte otomobil üretimi tarihinde en büyük düşüşünü yaşadı. Düşüş, daralan talep ve emisyon ölçümündeki yeni standartlardan kaynaklandı. Güçlü ücret artışları ve istihdam piyasasında devam eden iyileşme önümüzdeki dönemde talep koşullarını iyileştirmesi halinde ekonomik büyüme üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabilir ancak bu konuda pek de ümitli olamıyoruz. Çünkü ABD’nin Avrupa’yı da baz alan ticaret savaşının bölge halkının beklentileri üzerinde olumsuz etkisi devam ediyor. Haziran ayında eksi bölgeye geçen Zew ekonomik duyarlılık endeksi son dört aydır pozitif bölgeye geçebilmiş değil. Etkisini, son iki aydır daralma kaydeden perakende satışlarda görüyoruz. Halihazırda korumacılığa yönelik endişeler, yüksek petrol fiyatları, Brexit kaynaklı belirsizlikler ve dünyanın 9. büyük ekonomisi olan İtalya’da henüz istikrar ortamının sağlanamamış olması sebebiyle Avrupa’da sağlıklı bir güven ortamı için şartlar mevcut değil. Zayıflayan küresel ticareti de dikkate aldığımızda yakın vadede Avrupa’da ekonomik büyümede hızlanma öngörmüyoruz.
Dolayısıyla ABD’den gelecek her olumlu haberin Euro-Dolar paritesinde dolar lehine momentum yaratacağını düşünüyoruz.
Türkiye açısından baktığımızda ABD’nin yürüttüğü ticaret savaşına bağlı olarak yaptırım uygulamaları Türk şirketlerini de etkiliyor. Hem dövizdeki şiddetli oynaklığa hem de likidite riskine karşı ayakta kalmaya çalışan Türkiye ekonomisinin kırılganlığı devam ediyor. T.C. Merkez Bankası’nın politika faizini Eylül ayında 6,25 yüzde puan artırarak %24 seviyesine yükseltmesi Dolar-TL kurunun 7,0 seviyesinin altına gelmesinde etkili oldu ancak sadece makro-ekonomik belirsizlikler değil Papaz Brunson davası ve Halk Bankası’nın ABD kaynaklı olarak olası bir cezaya maruz kalmasına bağlı olarak kurdaki dalgalanmanın sert rüzgarlara karşı kırılganlığını artıracağını düşünüyoruz.
Özetle kısa-orta vadede Türk lirasını destekleyecek ne ekonomik ne de siyasi ortamın varlığını hissedebiliyoruz.