Merkezi yönetim bütçe verileri için ön gösterge olan Hazine nakit dengesi Temmuz ayında 30,8 milyar TL açık verdi. Şubat ayından itibaren aralıksız açık veren nakit dengesi en son Haziran ayında 26,8 milyar TL açık vermişti.
Nakit bütçe gelirleri Temmuz ayında aylık %42 artışla 87,0 milyar TL’ye yükselirken, 118,2 milyar TL’ye yükselen bütçe giderlerindeki artış %32 oldu.
2020 yılı başından bu yana nakit bütçe açığı toplamı 140 milyar TL’ye ulaştı ki 2019 yılının tümünde kaydedilen açık 131 milyar TL idi. 2018 yılında nakit bütçe açığı 70 milyar TL seviyesindeydi.
Nakit dengesi verilerinin bir diğer önemi de bütçenin finansman kaynakları hakkında bilgi vermesi. Temmuz ayında 30,8 milyar TL’lik nakit bütçe açığının 48,9 milyar TL’si net borçlanmayla, 1,2 milyar TL’si Kasa/Banka kaleminde ortaya çıkan kur farkından kaynaklanırken, aradaki fark olan 18,2 milyar TL’lik fazlalık Hazine’nin Merkez Bankası’nda bulunan mevduat hesabına aktarıldı.
Nakit bütçe açığının finansmanında ana kalemi borçlanma bacağı oluşturuyor. Hazine’nin Temmuz ayındaki borçlanma stratejisine bakalım:
. Mart 2020’den beri yurt dışından borçlanmaya gitmeyerek net dış borç ödeyicisi konumunda olan Hazine, Temmuz ayında da dış borçlanmaya gitmedi, 379 milyon TL tutarında vadesi gelen dış borç ödemesini gerçekleştirdi. Elbette dış borç itfalarının düşük olmasının bunda etkisi var. Hazine’nin ilk yüklü dış borç ödemesi 4,6 milyar dolar olarak Mart 2021’de gerçekleştirilecek. Haziran 2021’de ise dış borç ödemesi 1,3 milyar dolar olacak.
. Temmuz ayında 14,9 milyar TL iç borç ödemesi yapan Hazine, 64,2 milyar TL iç borçlanma gerçekleştirdi. Böylece yurt içinden net borçlanma tutarı 49,3 milyar TL oldu.
Anlaşıldığı üzere pandemi kaynaklı olarak gelirlerin azaldığı, giderlerin hızla arttığı, Türk lirasının değer kaybettiği mevcut dönemde Hazine yurt içi borçlanmaya ağırlık verdi. TL’nin yabancı para birimleri karşısında değerinin düşmemesi amacıyla TCMB döviz rezervlerinin eridiği bir ortamda, Hazine’nin kur riskini azaltmak adına iç borca yönelmesi elbette makul bir çözüm.
Peki, Türk lirası değer kaybetmesin diye Merkez Bankasının döviz rezervlerini eritmesinin maliyeti ne oldu?
İç talebi artırmak adına ağırlıklı olarak kamu bankaları aracılığıyla düşük faizle kredi musluklarının açılması, öte yandan da mevduat ve tahvil getirilerinin enflasyonun altında kalması (Merkez Bankasının bankalara politika faizinin altında borç vererek mevduat faizlerinin enflasyonun aşağısında kalmasına sebep olması -ki buna negatif reel faiz deniyor) ve son olarak da bankacılık sisteminin aktif kalitesini zedeleyici uygulamalar pandemide ikinci dalga endişeleriyle birleşince 2-yıllık devlet tahvilinin bileşik faizi Temmuz ayı başındaki %9,1 seviyesinden 11 Ağustos itibariyle %14 seviyesinin üzerine çıktı. Dolar/TL kuru ise Temmuz sonuna göre %6, Euro/TL kuru ise %5’in üzerinde yükseldi (yani TL, Dolar ve Euro karşısında değer kaybetti). Bu gelişmeler beraberinde ülke risk primini gösteren 10 yıl vadeli CDS primlerinin 600 seviyesinin üzerine çıkmasına sebep oldu.
Merkez Bankası bu gelişmelere,
. 7 Ağustos tarihli duyurusunda bankaların likidite imkanlarını azaltarak,
. gecelik fonlama maliyetini politika faizi olan %8,25 seviyesine yükselterek,
. 11 Ağustos’ta da likidite imkanını sıfırlayarak karşılık verdi.
BDDK ise 6 Ağustos tarihli duyurusunda belirli şartları sağlamaları halinde uluslararası kalkınma bankalarının TL’ye erişim sınırlamalarından muaf tutulduklarını duyurdu.
Merkez Bankası gelecek hafta 20 Ağustos tarihinde olağan para politikası toplantısını gerçekleştirecek. Merkez Bankasının 1 hafta vadeli borç verme faizi olan politika faizi %8,25 seviyesinde bulunuyor. Mayıs ayı toplantısında politika faizini %0,50 puan indirerek %8,25’e düşüren Merkez Bankası Haziran ve Temmuz ayları toplantılarında faiz değişikliğine gitmedi. Gelecek haftaki toplantıdan faiz artırım kararının gelmesi şimdilik belirsiz.
TCMB gelecek hafta faiz artırmazsa bile, bütçe açığının artmaya devam ettiği mevcut ortamda, güven tazeleyici adımların gelmesi gerekiyor. Aksi takdirde, Eylül ayında olmasa bile, artan iç borcunu tahvil ihraç ederek çevirmeye çalışan Hazine’nin itfalarının Eylül ayına göre 2 kat artacağı Ekim ayında tahvil faizleri üzerindeki baskı artabilir. Bu da TCMB’yi sert bir şekilde faiz yükseltmek zorunda bırakabilir. TCMB’nin sert faiz artışlarına, politika faizini Ocak 2014’te %4,5’ten %10,0’a, Haziran 2018’de %8,0’den %16,5’e, Eylül 2018’de %17,75’ten %24,0’e yükselttiğinde tanık olmuştuk.
Dr. Fulya Gürbüz