● Merkez Bankası, politika faizini yüzde 40,5’ten yüzde 39,5’e indirerek piyasa beklentisinin altında bir adım attı; kararın tonu ise beklenenden daha temkinli ve kaygılı oldu.
● PPK metninde dezenflasyonun yavaşladığı, risklerin arttığı vurgusu dikkat çekti; bu da 100 baz puanlık indirimi “metinle çelişen” bir hamleye dönüştürdü.
● TL varlıklar sınırlı tepki verirken, gözler şimdi 7 Kasım Enflasyon Raporu toplantısına çevrildi; piyasalar Başkan Karahan’dan gerekçe bekliyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ekim ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 39,5’e çekti. Piyasa beklentisi 150 baz puanlık indirim yönündeydi, ancak birçok analist Merkez Bankası’nın bu ay “pas geçme” olasılığını daha güçlü görüyordu. Dolayısıyla karar, ölçülü bir gevşeme olarak algılanırken, metindeki ton piyasalara göre “şahin” bulundu.
Bankanın gecelik borç verme faiz oranı yüzde 43,5’ten 42,5’e, borçlanma oranı ise yüzde 39’dan 38’e indirildi. Ancak karar metninde kullanılan dil, faiz indiriminden çok risk ve kaygı vurgusuyla öne çıktı.
PPK metninde enflasyon paragrafı tamamen değiştirildi. Merkez Bankası, eylülde enflasyonun ana eğiliminin yükseldiğini vurgularken şu ifadeye yer verdi:
“Son döneme ait veriler talep koşullarının dezenflasyonist düzeyde olduğuna ancak dezenflasyon sürecinin yavaşladığına işaret etmektedir. Başta gıda olmak üzere son dönem fiyat gelişmelerinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları kanalıyla dezenflasyon süreci üzerinde oluşturduğu riskler belirginleşmiştir.”
Ekonomistler, bu ifadelerin kaygılı bir tablo çizdiğini ve böyle bir metnin ardından faiz indirimi yerine “sabit tutma” ya da “artırma” yönünde bir karar beklediklerini dile getirdi. Bu nedenle karar ile metin arasındaki tutarsızlık, “faiz indirimi ama şahin metin” olarak değerlendirildi.
Bir diğer dikkat çekici detay, eylül metninde yer alan “Adımların büyüklüğü gözden geçirilecektir” ifadesinin “gözden geçirilmektedir” olarak değiştirilmesi oldu. Uzmanlara göre bu değişiklik, sürecin artık aktif olarak izlendiği ama yön sinyali vermeyen bir pozisyon anlamına geliyor.
Kararda ayrıca sıkı para politikası duruşunun korunacağı net şekilde tekrarlandı:
“Enflasyon görünümünün ara hedeflerden belirgin biçimde ayrışması durumunda, para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.”
Bu vurgu, faiz indirimi yapılsa da Merkez Bankası’nın tam anlamıyla gevşeme moduna geçmediğini, tersine “temkinli gevşeme” çizgisinde kalmak istediğini gösteriyor.
Makroihtiyati önlemlere ilişkin ifadeler de korundu:
“Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması halinde parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları yakından izlenmeye ve likidite yönetimi araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir.”
Piyasalarda ise kararın ardından TL varlıklarında sınırlı bir hareket izlendi; ne tahvil faizlerinde ne de döviz kurunda sert bir oynama yaşandı. Uzmanlar, bunun nedenini kararın zaten “beklentilerin alt sınırında” olmasına bağlıyor.
Tüm dikkatler şimdi 7 Kasım’daki Enflasyon Raporu toplantısına çevrilmiş durumda. TCMB Başkanı Fatih Karahan ve başkan yardımcılarının, faiz indiriminin gerekçelerini kamuoyuna açıklaması bekleniyor. Analistler, Karahan’a “neden indirim yapıldı, metinle karar neden uyumsuz” sorularının yöneltileceğini, bu toplantının da Merkez Bankası’nın önümüzdeki döneme ilişkin yön sinyalleri açısından belirleyici olacağını vurguluyor.
Sonuç olarak TCMB, şahin bir metin eşliğinde güvercin bir hamle yaptı. Faiz indirimi sınırlı olsa da, metin tonunun artan riskleri vurgulaması piyasalarda kafa karışıklığı yarattı. Şimdi soru şu: Bu karar dezenflasyon sürecini destekleyecek mi, yoksa güvenilirlik maliyetini mi artıracak?

