Bitcoin, 2008’de başlayan macerasında bu ay önemli bir kilometre taşını daha geride bıraktı. Bitcoin Spot ETF’i dünyanın en büyük ve derin piyasasında, ABD’de işlem görmeye başladı. Şüphesiz ki akıllara gelen ilk soru, bunun fiyata nasıl yansıyacağı. Kısa vade için buna cevap vermek zor ancak uzun vade için beklentiler son derece pozitif. En kabul gören beklenti, ETF’ler aracılığıyla daha fazla likiditenin BTC’ye akması.
ETF onayı fiyat haricinde bize ne anlatıyor?
Bitcoin’i ve tüm kripto paraları yasadışı işlemlerin finansman aracı olarak gören ABD, bugün kendi vatandaşlarına BTC Spot ETF’i alma hakkı tanıyor. Kripto yatırımcılarının korkulu rüyası haline gelen yasaklamaların en azından BTC için artık rafa kalktığını söyleyebiliriz. Üstelik dünyanın en büyük ekonomisinde. BTC bu noktaya 16 sene gibi kısa sayılabilecek bir sürede geldi. Bitcoin bu süre zarfında sayısız spekülasyon ve yasaklamalara maruz kaldı ama tüm bu saldırılardan güçlenerek çıktı. Önce vadeli ETF’lerin onaylanması, daha sonra ABD’li Kripto para borsası Coinbase’in NASDAQ borsasına kote olması, ardından Bitcoin’in menkul kıymet değil bir emtia olarak kabul edilmesi ve son olarak da spot BTC ETF’inin onayı… Bugün dünyanın en saygın üniversiteleri, blokzincir ve kripto paralar ile ilgili programlarlar açıyor. Kurumlar bu yeni teknolojinin sağladığı imkanlardan yararlanmaya çalışıyor.
Merkeziyetsizlik ve sınırlı arz apoletleri yıllar içinde Bitcoin felsefesinin en sarsılmaz yapı taşları olurken, Bitcoin aynı zamanda Amerikan Doları karşısında da en çok değer kazanan yatırım aracı olmayı başardı.
Peki kimler gerçekten BTC’den para kazanıyor?
Her ne kadar rüşdünü ispat eden bir varlıktan bahsetsek de BTC halen son derece volatil. Kimilerine göre halving (4 yılda bir gerçekleşen arz artış hızındaki yarılanma) etkisiyle, kimilerine göre global likidite döngülerinin etkisiyle yaklaşık 4 yılda bir boğa rallisi yapan bir enstrümandan bahsediyoruz. Şüphesiz ki herkes için geçerli olabilecek tek bir doğru yatırım stratejisi belirlemek mümkün değil ama DCA olarak kısaltılan, İngilizce Dollar Cost Average, yani ortalama maliyetlenme olarak çevirebileceğimiz bir yöntemin profesyonel olmayan yatırımcılar için (hatta profesyoneller için bile) en optimum ve uygulaması kolay yöntem olduğunu söylemek mümkün. Belirlediğiniz bir frekansta (aylık, haftalık gibi) fiyatın ne olduğuyla ilgilenmeden düzenli olarak alım yapmayı gerektiren bu yöntem, yatırımcının kısa dönemli fiyat dalgalanmalarından etkilenmesini önleyerek yatırımcılara uzun vadeli bir bakış açısı sunuyor. Hatta fiyat düşüşleri yatırımcı tarafından olumlu karşılanıyor çünkü aynı parayla daha yüksek adet alabiliyorsunuz.
Bu yöntemle en tepeden BTC almış olsaydık bugünkü getirimiz ne olurdu?
BTC’nin 69K USD ile zirve yaptığı Kasım 2021’de olduğunuzu, ve o tarihten itibaren her ay 100 USD’lik BTC alacak şekilde DCA uygulamaya karar verdiğinizi düşünelim. O zamandan günümüze toplamda 2600 USD alım yapmış oluyorsunuz ve yatırımınızın bugünkü değeri 3955 USD oluyor. Bu da dolar bazında 52%’ilk bir getiri anlamına geliyor. Aynı zaman diliminde APPLE hissesi için bu yatırımı yapmış olsaydınız getiriniz 19%, altında 9,5%, S&P500’de 6%, Ethereum’da ise 22,5% olacaktı.
Bu stratejiye başlamak için geç mi kaldık?
Bir önceki halving 2020 Mayıs ayında gerçekleşti. 2020 Ocak ayında yine aylık 100 USD ile bu stratejiyi uygulamış bir yatırımcı 2021 Kasım zirvesinde yaklaşık 300% getiri elde etmiş olacaktı. Kuşkusuz her döngünün farklı dinamikleri var. Bugün bu stratejiye başlayan bir yatırımcı bundan çok daha fazla ya da düşük getiri ile karşılaşabilir. Bunu kestirmek mümkün değil ama en azından önceki döngüler bize şunu gösteriyor ki ne zaman aldığımızdan çok hangi stratejiyi uyguladığımız önemli. Öyle bir strateji düşünün ki sizden hiçbir teknik ya da temel analiz bilgisi istemesin, piyasayı takip etme gerekliliğiniz olmasın, fiyat düştü mü çıktı mi endişesi yaşamayın ve uzun vadede ciddi getiriler elde edin. Üstelik dolar bazında !!! Buyurun size DCA.
Yazıda kullanılan hesaplamalar için;