Arjantin ve Brezilya, aynı kıtada yer alan gelişmekte olan iki ülke olarak dikkat çekiyor. Ancak son dönemdeki ekonomik performansları ve politika tercihleri açısından oldukça farklı yollar izliyorlar. Brezilya, enflasyonla olan savaşını kazanırken, Arjantin ise zorlu bir ekonomik dönemden geçiyor.
Arjantin’de son zamanlarda yaşanan siyasi dalgalanmalar ve ön seçim sonuçları, ekonomiyi derinlemesine etkiledi.
Arjantin Ekonomisinin Zorlu Yolculuğu
Sağcı lider Javier Milei’nin ön seçimlerden birinci çıkmasıyla piyasalarda sarsıntılar yaşandı. Cuma günü, dolar/peso kuru piyasalardaki hareketin etkisiyle 350 seviyesine kadar yükseldi. Arjantin Merkez Bankası, faizleri artırma ve pesoyu devalüe etme kararı alarak piyasaları sakinleştirmeye çalıştı. Milei’nin daha önce Merkez Bankası’nı kapatma sözü verdiği ve para birimi olarak ABD doları kullanacaklarını vaat ettiği biliniyor.
Ancak Arjantin ekonomisinin içinde bulunduğu zorluklar sadece siyasi dalgalanmalarla sınırlı değil. Yüksek enflasyon, düşen rezervler ve artan bütçe açıkları gibi sorunlar Arjantin Peso’sunun değer kaybını hızlandırdı. Enflasyon yüzde 115’e kadar çıktı, Arjantin Peso’su ciddi değer kaybına uğradı. Merkez Bankası’nın faiz artışları da enflasyonun düşmesine yetmedi. Ülkenin ekonomik istikrarsızlığı, halkın güvenini sarsarak dövize kaçış eğilimini artırdı.
Bu elbette onlar için bir ilk değil. Arjantin, geçmişte de popülist politikaların etkisi altında kalarak krizlerle boğuştu. Yıllardır süregelen ekonomik istikrarsızlık ve enflasyon, Arjantin’in krizden krize sürüklenmesine neden oldu. Ülkenin şu anki durumu “sonu asla gelmeyen kriz” olarak adlandırılıyor.
Brezilya’nın İstikrarlı Yükselişi
Buna karşın Brezilya, ekonomik istikrarı ve reformlarıyla öne çıkıyor. Enflasyonla mücadelede aktif bir tavır alan Brezilya Merkez Bankası, hızlı faiz artışları ve yapısal reformlarla enflasyonu kontrol altına aldı. Brezilya’nın enflasyonu temmuz itibariyle yıllık yüzde 3,99 gibi düşük bir seviyede seyrederken, Merkez Bankası politika faizinde cesur adımlar attı ve bunun meyvelerini topluyor gibi görünüyor.
Brezilya’nın solcu lideri Lula da Silva, son yirmi yıldır iktidarda değildi. Elbette durum böyle olunca iktidar değişikliği her alanda farklı düşüncelerin şekillenmesine zemin hazırlıyor. Lula, Ekim 2022’de Bolsonaro’nun yerine ikinci kez iktidara geldiğinde eski sol popülist yaklaşımlarını geride bırakmıştı. Özellikle vergi alanında muhalefetle uzlaşarak anayasa değişiklikleri gibi reformları hayata geçirdi. Bu açıdan Lula’nın sağladığı güven, sağlam hukuki ve siyasi bir yapı oluşturdu.
Bu süreçte özellikle en dikkat çeken konulardan biri kuşkusuz Brezilya Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ekonomik çevrelerce güvenilirliği oldu. Brezilya Devlet Başkanı Lula, göreve gelmesinin ardından ülkenin merkez bankası başkanını eleştirmiş, faiz oranlarını “saçma” olarak nitelemiş ve enflasyonun kontrol altına alınamamasının işsizliği artırdığını söylemişti. Buna rağmen Merkez Bankası Başkanı Neto, Lula’nın eleştirilerinden etkilenmemiş ve politika faizini yüzde 13.75’e yükselterek büyümeyi kontrol altına almıştı. Bu hamle, siyasi baskılara karşın makroekonomik dengeyi sağlama yolunda atılan önemli bir adım olarak değerlendirildi.
Giderek artan ekonomik reformlar sayesinde Brezilya, yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeyi başardı. The Economist’in haberine göre ülkeye giriş yapan 91 milyar doları aşan yatırım, ekonomik güvenin önemli bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Brezilya Maliye Bakanı Fernando Haddad’ın ifadesiyle, ekonomik reformlar ve düşen enflasyon Brezilya’nın güvenilirliğini artırdı.
Yol Ayrımı: Arjantin mi? Brezilya mı?
Türkiye’nin ekonomi üzerindeki yol ayrımı kritik. Arjantin ve Brezilya’nın ekonomik deneyimleri, popülist politikaların uzun vadeli istikrarı ne kadar zorlayabileceğini gözler önüne seriyor. Arjantin’de yaşanan sürekli krizler, halkın güvenini sarstı ve enflasyon-siyasi dalgalanma döngüsünü besledi. Öte yandan, Brezilya’nın istikrarlı reformları ve enflasyonla mücadelesi, yabancı yatırımcıların güvenini kazandı. Bu iki ülkenin ekonomisi, başta Türkiye ve gelişmekte olan diğer ülkeler için ders çıkarılması gereken önemli örnekler sunuyor.