Yeni kabinenin açıklanacağı Pazartesi günü Dolar-TL kuru 4,51 seviyelerine gerilerken, seans kapanışı sonrasında kabinenin açıklanmasıyla birlikte kur 4,7529 seviyesine kadar yükseldi. Yeni kabinenin sindirilmeye çalışıldığı ilk gün kur TSİ1200 itibariyle 4,73 seviyesinden işlem görüyor.
Ne oldu da kurda bir günde %5,4’lük bir marj yaşandı?
Öne çıkan başlıca etken yürütülecek ekonomi politikasına olan güvensizlik.
Güvensizlik hem TL’ye hem de tahvil faizlerine anında yansıyor. 2008 küresel finansal krizde %11’lere yükselen beklenen reel faiz, 2013’te sıfır değerinin altına (eksi %0,92) gerilemiş, gösterge tahvilin bileşik faizi ise %5 seviyesine kadar düşmüştü. Sonrasında kademeli olarak yaşanan artışlarla 2018 yılı Haziran ayında reel faiz %7,55’e yükselirken gösterge tahvilin bileşik faizi %20 seviyesini tekrar geçti.
ABD merkez bankası FED’in kademeli faiz artırımlarına, Avrupa Merkez Bankası’nın da (AMB) para politikasını sıkılaştırmaya başladığı mevcut ortamda faizlerde artış süreci devam edecek. Öncü merkez bankalarının 2008 krizi etkilerine karşı büyümeyi getirecek gevşek para politikasının ortaya koyduğu düşük faiz döneminde görece yüksek getiri potansiyeli sunan Türkiye finansal varlıklarına talepte artış yaşanmıştı. Ancak gelen sıcak paranın rehaveti ekonomi yönetimini
. yapısal değil geçici tedbirler almaya yönelterek,
. yapısal reformlar yerine katma değeri düşük yatırımlara öncelik vermesine ve
. büyüme uğruna iç talebi ateşlemesine neden oldu.
Sonuç olarak Türkiye ekonomisini, cari açığın kötüleşmesi ve artan finansman ihtiyacı noktasına getirdi.
TCMB ise ‘düşük faiz’ baskısı altında kalarak faiz artırmakta geç kaldı, TL’de sert dalgalanmalar yaşandı ve artan riskler sebebiyle kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Cazibesini kaybeden TL en kötü performans gösteren para birimi oldu.
Hala devam eden düşük faiz baskısı TL’ye güveni aşağı çekmeye devam ediyor. Yeni ekonomi yönetiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘düşük faiz’ vurgusunu destekleyici şekilde faaliyetlerini sürdüreceğine ve başta Merkez Bankası olmak üzere kurumların bağımsızlığına yönelik endişeler hâkim.
Dolayısıyla finansman ihtiyacında yabancı sermayeye bağımlılık ve Hazine’nin iç borçlanma ihtiyacının artması yabancı yatırımcının elini daha da kuvvetlendiriyor.
Güven artırıcı somut adımlar atılmadıkça, önce enflasyonun düşmesi değil faizde düşüşe odaklanılması halinde, Dolar-TL’de her aşağı hareket daha hızlı yukarı sıçrayışı beraberinde getirecek.
Sözün özü piyasalar iyi dengede her türlü olumsuzluğu görmekten imtina ederken bu aralar gelişen piyasalardaki olumlu havanın şiddetinin azalması ile birlikte olumlu zamanlarda bile zincirdeki yüksek beta dediğimiz olumluluğa da olumsuzluğa da aşırı tepki veren ülkeler arasında Türkiye.
Kapasite kullanım oranının çok arttığı, dolayısıyla kurdaki artışın ihracatta yeterli olumlu katkı yapamadığı bir dönemde evet icraatlar çok önemli olacak ama kaçınılmaz olarak yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı ciddi bir dalgalanma göreceğimizi söylemek herhalde hiç de zor değil.