Türkiye, Temmuz ayı itibarıyla 500 bin ton mısır için sıfır gümrük vergili ithalat kotası açtı. 14 Temmuz tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile getirilen kontenjan, yalnızca 31 Temmuz 2025’e kadar geçerli. Tarife kontenjanı, gümrük beyannamesi sırasına göre tahsis edilecek ve her beyanname kapsamında en fazla 8 bin ton ürün ithal edilebilecek.
Ancak karar, özellikle Adana başta olmak üzere mısır üretim bölgelerinde sert tepkiyle karşılandı. Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, “Kuraklık ve artan maliyetlerle mücadele eden çiftçi, tam hasat öncesi ithalat baskısıyla karşı karşıya kaldı” diyerek endişelerini dile getirdi.
2024’ten bu yana uygulanan bu dördüncü tarife kontenjanı ile toplamda 3,5 milyon tonluk ithalata izin verilmiş oldu. Bu adımlar, yem ve gıda sanayiine maliyet avantajı sağlasa da üretici cephesinde derin bir belirsizlik yaratıyor.
Bsekonomi Yorumu:
Temmuz sonuna kadar 500 bin ton mısırın sıfır gümrükle ithal edilmesi, ağustos başında başlayacak yerli mısır hasadının pazarlık gücünü düşürecek nitelikte. Özellikle ithalatın depoları doldurarak fiyatları baskılaması ve çiftçiyi düşük fiyatlara mahkûm etmesi olasılığı dikkat çekiyor.
Tarım politikalarının istikrarı, kısa vadeli maliyet baskılarına karşı üreticiyi koruyacak dengeli adımları gerektiriyor. Bu noktada çiftçilerin yönelttiği şu sorular kritik hale geliyor:
- 15 gün içinde ithal edilecek 500 bin ton ürün gerçekten iç tüketimi karşılamaya mı, yoksa stok baskısı yaratmaya mı hizmet edecek?
- Ucuz ithalata rağmen yem fiyatları neden düşmüyor?
- Ticaret Bakanlığı, ihracat destek mekanizmalarında neden aynı hızda davranmıyor?
Bu tablo, Türkiye’nin tarımda arz güvenliği ve üretici sürdürülebilirliği konusunda yapısal bir denge kuramadığını bir kez daha ortaya koyuyor. Kuraklığa ve maliyet artışlarına rağmen üretim yapan çiftçi, yalnız bırakılmamalı. Aksi hâlde ithalata bağımlı, kırılgan bir tarım ekonomisi kalıcı hale gelir.

