Fitch Analisti Morales: Türkiye’nin Ekonomi Politikaları Kredi Notunu Yükseltebilir

0
165

CNBC-e’ye özel demeç veren Fitch Ratings Kıdemli Direktörü ve Türkiye Analisti Erich Arispe Morales, Türkiye’nin ekonomi politikalarını değerlendirerek bu politikaların gelecek kredi notu kararlarına etkilerine ilişkin ipuçları verdi. Morales, “Mali ve gelir politikalarının, asgari ücret ayarlamaları gibi kararlar dahil olmak üzere, iç talebi soğutacak şekilde kalibre edilmesi muhtemel” dedi. Morales ayrıca, Türk bankalarının borçlanma performansındaki artışın, uluslararası yatırımcıların sektöre olan güveninin yeniden kazanıldığını göstermesi açısından önemli olduğunu belirtti ve uygulanan politikaların ‘tutarlı’ şekilde sürdürülebilirliğini kredi notu açısından ‘olumlu’ olarak nitelendirdi.

Morales, Türk Lirası’nın geleceğiyle ilgili olarak “TL’nin kademeli değer kaybı dezenflasyon yolunda bir engel değil. Dolar karşısında TL’nin yılı 36 TL seviyesinde kapatmasını bekliyoruz,” dedi. Morales ayrıca, “Politikacılar için asıl zorluk, enflasyonu benzer kategorideki ülkelere yakın seviyelere düşürmek için uzun bir süre boyunca genel sıkı politika duruşunu sürdürmektir,” ifadesini kullandı.

Kredi notlarının ülkeler ve bu ülkelere yatırım yapmayı düşünen yabancı yatırımcılar için kritik öneme sahip olduğuna dikkat çeken Morales, büyük fonların çoğunun düşük kredi notuna sahip ülkelere yönelik portföy ve sermaye yatırımlarını riskli olarak algıladığını ve yatırımcıların ancak bu riski yansıtan yüksek bir getiri oranı karşılığında ülkede herhangi bir varlığa yatırım yapmaya istekli olduklarını belirtti. Düşük kredi notunun global piyasalarda yüksek borçlanma maliyetini de beraberinde getirdiğini vurguladı. Bunun dışında şirket değerlemeleri, kullanılan ülke risk parametreleri sebebiyle kredi notlarından da genellikle doğrudan etkilendiğini söyledi.

Morales, Türkiye için kredi notunun tarihçesine de değindi. Özellikle 2000’li yılların başlarında yatırım yapılabilir seviyelere ulaşmış olan kredi notunun, geçtiğimiz yıllarda ardı ardına negatif not revizyonlarıyla yeniden “spekülatif” seviyelere gerilediğini belirtti. Fakat özellikle seçimin hemen öncesinde başlayan bir hareketlilik, döviz cinsinden ülke notunda yukarı bir trend beklentisi yarattı. Ardarda gelen pozitif not kararlarının da bundan sonrası için pozitif havayı ortaya çıkaran bir unsur olduğunu belirtti.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, kredi notunu 1994 yılında spekülatif B seviyesinden değerlendirmeye başladığı Türkiye’yi 30 yıl sonra 2024’te yine başka bir spekülatif seviyeyi işaret eden B+ kademesinden değerlendiriyor. Yurtiçi ve yurtdışı yatırımcılar Türkiye’nin kredi notunun yukarı yönlü revize edilme ihtimali üzerinde her gün daha fazla dururken, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yönetimdeki Türkiye ekonomisinin ana hatlarının değerlendirmesini Fitch Ratings Kıdemli Direktörü ve Türkiye Analisti Erich Arispe Morales’e sordu.

Fitch tarafından son yayımlanan raporda Türk bankaları için yerel para cinsinden not artırımları görüldü. Aynı pozitif görünümün Türkiye ekonomisinin geneli için de geçerli olup olmadığı sorusuna Morales şu şekilde yanıt verdi:

“Mart ayı başındaki derecelendirme aksiyonumuzdan beri, hükümetin ‘B+’ derecesine Pozitif Görünüm ile yükseltilmesinden bu yana, uluslararası rezervlerde önemli bir iyileşme gözlemledik. Bu iyileşme sadece rezerv seviyeleri açısından değil, aynı zamanda net rezervlerin kompozisyonunun da (döviz swapları hariç tutulduğunda) pozitif hale gelmesi açısından da önemli. Bu gelişme, kısmen finansal dolarizasyonun azalmasıyla sağlandı. Buna rağmen, hala güçlü olan fiyat baskıları ve dirençli iç talep bağlamında enflasyon temel politika zorluğu olmaya devam ediyor. Merkez Bankası’nın hedeflenen banka düzenlemelerinin de yardımıyla finansal koşulları nispeten sıkı tutmasını beklerken, asgari ücret ayarlamalarına ilişkin kararlar da dahil olmak üzere maliye ve gelir politikalarının muhtemelen iç talebi soğutacak şekilde kalibre edileceğini düşünüyoruz. Eğer bu politika tutarlılığı sürdürülebilirse, enflasyonun düşmesine, cari açığın daralmasına ve uluslararası rezervlerde sürdürülebilir bir iyileşmeye katkı sağlayarak Türkiye’nin kredi değerliliğini olumlu etkileyecektir.”

Ekonomi yönetiminin vergilendirme konusundaki son çabalarını nasıl değerlendirdiği sorulduğunda Morales, vergi adaleti konusuna ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Hükümetin politika kararları, vergi ile ilgili olanlar da dahil olmak üzere, tavsiyede bulunmuyoruz. Maliye politikasına ilişkin mevcut odak noktamız, geçen ay açıklanan harcama kısıtlama tedbirlerinin ve potansiyel gelir tedbirlerinin merkezi yönetim açığını ne ölçüde düşüreceği ve Merkez Bankası’nın daha sıkı politika duruşuyla tutarlılığı artırarak enflasyonu kontrol altına alma hedefini ne ölçüde destekleyeceğidir. Kredi rating derecelendirme perspektifimizden bakıldığında kamu maliyesi, düşük borç seviyeleri (GSYH’nin %30’u), güçlü gelir tabanı, yönetilebilir borç amortismanları ve iyileşen finansman koşulları sayesinde emsallerine göre güçlü kalmaya devam etmektedir.”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini olan yüzde 38 hedefine ulaşılabilir olup olmadığı sorusuna Morales şu yanıtı verdi:

“Türkiye’nin makroekonomik senaryosuna ilişkin Haziran güncellememizde, iç talebin dirençli seyri ve özellikle Nisan ayında gözlenen beklenenden güçlü enflasyon ivmesi nedeniyle Mart ayında %40 olan 24 yıl sonu enflasyon tahminimizi %43’e yükselttik. Haziran ayındaki para politikası kararında da vurgulandığı üzere, Merkez Bankası’nın sıkı politika duruşunu sürdürmekte kararlı olduğunu düşünüyoruz. Sonuç olarak, TCMB’nin ana politika faizini sadece yıl sonunda 250 baz puan indirmesini bekliyoruz. Politika yapıcıların önündeki zorluk, enflasyonu benzer ülkelerle karşılaştırılabilir seviyelere indirmek için genel olarak sıkı bir politika duruşunu uzun bir süre devam ettirmektir.”

Geçmiş döneme kıyasla daha rasyonel politikalar nedeniyle yabancı yatırımcıların Türkiye’ye portföy yatırımları ve carry-trade yoluyla girip girmediği sorusuna Morales şu şekilde yanıt verdi:

“Yerel seçimlerin ardından, yatırımcılar arasında mevcut politika yönünün sürdürülebilirliğine ilişkin güvenin arttığı ve yurtiçi ekonomik aktörler tarafından döviz kuru istikrarına ilişkin beklentilerin iyileştiği, örneğin daha düşük finansal dolarizasyonun desteklendiği görülmektedir. Güven, döviz kuru ve finansal piyasalardaki mevcut olumlu dinamiklerin önemli bir bileşeni olduğundan, mevcut politika normalleşmesi ve yeniden dengeleme sürecinin enflasyonda kalıcı bir düşüşe yol açacağına dair daha fazla güvenin, merkez bankası ara enflasyon hedeflerinin hala önemli ölçüde üzerinde olan daha düşük enflasyon beklentilerini ve uzun vadeli sermaye girişlerini desteklemek için önemli olacağını düşünüyoruz.”

Türk Lirası’nın istikrarı ve dolar/TL paritesindeki yukarı yönlü hareketlerin enflasyona geçişkenliği hakkında Morales, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Türk Lirası’nın kademeli olarak değer kaybetmesini ve yılı muhtemelen ABD doları karşısında 36 civarında tamamlamasını bekliyoruz. Sıkı para politikası duruşu beklentisi, daha tutarlı maliye ve gelir politikaları, seviye ve kompozisyon açısından daha güçlü uluslararası rezervler, dış finansmana erişim ve azalan cari açık ile desteklendiğinde, TL’de önceki yıllarda olduğu gibi keskin bir değer kaybı beklemiyoruz. Görüşümüze göre, politika duruşu beklentileri çıpaladığı ve lira varlıkların cazibesini desteklediği için, TL’nin kademeli değer kaybı enflasyonla mücadele patikası için bir engel teşkil etmemelidir.”

Türkiye’nin gri listeden çıkarılmasının kredi derecelendirme aksiyonlarını nasıl etkileyeceği sorusuna Morales şu yanıtı verdi:

“FATF gri listesinden çıkarılmayı Türkiye’nin ülke notu için bir derecelendirme faktörü

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz