Rahmetli annem “Oğlum sen kendini çok yoruyorsun, boşa da sinirleniyorsun. Herkes futbol oynuyor, sen kendini parçalıyorsun” derdi.
Can çıkmadan huy çıkmıyor. Ama doğanın kanunu; yaş aldıkça enerji azalıyor, saçlar beyazlıyor, daha sakin daha huzurlu olmayı öğreniyorsun.
Yabancılar “grey hair” diyorlar. Ama tabii akıllı olana. Yoksa grinin 50 tonu var.
Geçen gün bir dostum başından geçenleri anlatınca “Peki sinirlenmedin mi?” diye sordum.
“Yaşım 55, büyüdüm ben” dedi.
Şimdi bu kabullenme ile aldatılmışlık duygusu veya haksızlıklar karşısında sinirlenen sizlere sesleniyorum.
Sizi çok iyi anlıyorum ama ben mümkün olduğunca günlük plan yapıyorum. Dün akşam süper bir sohbet muhabbet ile geçti ya, “görev tamamlandı, hadi yarına bakalım” diyorum. Bu zevkli kısmı.
Ve yine mümkün olduğunca kendimi hiç bir olaya ya da şahsa bağlamıyorum. En yakın dostum kendim. Ve ben kandırılmanın ne demek olduğunu, insana en çok zarar verenin dostu olacağını da biliyorum. E, işte ben kandırılmak istersem kendim karar veriyorum.
Şimdi gelelim siyasete ve ekonomiye.
Sayın Mehmet Şimşek ve ekibine elbette rasyonel politikalara dönüş için yardımcı olmak lazım.
Peki nasıl yardım edeceğiz?
Parti içerisinde kendilerine yapılan muhalefetin önüne mi geçeceğiz?
Hayır elbette. Doğru yaptıklarına doğru, yanlış yaptıklarına yanlış diyeceğiz.
İşin enteresanı IMF her açıklamasında Türkiye’de yapılanların hepsine doğru diyor.
Ama şimdilik KKM ne olacak sorusunun cevabı yok. Olmaması da normal.
Finansal istikrarı tehlikeye sokan bu borç, kuru arttırmadan ötelenmeli. Onun yolu da rezerv biriktirmekten başka bir şey değil.
Dolayısıyla ilk yapmamız gereken mevcut durumu kabullenmek.
Sayın Cumhurbaşkanı da IMF de koordinasyon içerisinde faiz artırımlarını ve uygulanan ekonomi politikasını destekliyor.
En azından uluslararası yatırımcılara çizilen resim bu.
Bu hafta bir kez daha gördük ki Amerikan Merkez Bankası FED faizleri Mehmet Şimşek’in beklediği kadar hızlı indirmeyecek.
Bu durum da 2024’ün ortasında beklediğimiz dış rüzgârın arkamızdan istenen güçte esmeyeceğinin işareti.
Özellikle tahvil faizlerinde görülen yükseliş borçlanma maliyetlerinin artacağını ve 2024’te riskli varlıklar açısından çok daha iyi günlerin bizi beklemediğini göstermekte.
Türkçesi şu: Borsalar değil devlet borçlanma senetlerine ilgi olacak.
Son günlerde bono piyasasına yabancı girişi gördük.
Bundan sonra faizlerin daha hızlı arttığını da göreceğiz.
Yıl sonunda enflasyonu 60’lerin üstünde mevduat faizlerini ise %70-80 aralığında görebiliriz.
Faizler artacak, ekonomi yavaşlayacak aksi olursa kur üzerindeki baskıyı mart sonrasına ötelemek giderek zorlaşacak.
O yüzden sığınmacıları alan, dış sermaye arayan, faizleri yükselten mecburen yüzünü batıya dönem bir Türkiye göreceğiz.
Ama bu içtenlikle mi yapılacak yoksa mecburiyetten mi bilmem, siz ne dersiniz?
Ancak benim gördüğüm böyle yarım ağız politikalarla Türkiye için büyük bir fırsat penceresi kapanıyor ve çözüm giderek zorlaşıyor!
Artunç Kocabalkan yazdı.