“Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir.” Mustafa Kemal Atatürk, 17 Şubat 1923 yılında İzmir İktisat Kongresinde dile getirdi bu sözleri. Kurucu ayarlarımızda; ekonominin insan yaşamında lazım olan her şey demek olduğunu bilirken, neden hala iki tuşa basıp ekonomiyi düzeltmeye çalışıyoruz? Mevcut ekonomi politikaları neden finansman arayışından öteye gidemiyor? Yapılan hataların maliyetini kim ödeyecek? KKM’den kaçarken, carry trade çukuruna neden düştük? Henüz bu sorulara mantıklı bir cevap bulamıyoruz. Değerli ekonomistlerimiz, ekonominin “her şey” olduğunu bildiği için; hukukta, eğitimde, siyasetin finansmanında, vergide vb. birçok konuda, yeterli düzeyde yapılmayan yapısal reformlar ile ekonominin sürdürülebilir bir şekilde düzelmeyeceğinin farkındalığını oluşturuyorlar.
Ekonomi yönetimi ve iktidarın amacı ekonomiyi uzun vadeli düzeltmek ise; sıkılaşmanın maliyeti ödenirken bu politikaların yapısal reformlar ile desteklenmesi gerekiyor. Aksi taktirde; bu parasal sıkılaşma dönemi, bir sonraki seçime kadar “top çevirme”den öteye gidemeyecek gibi duruyor…
Dr. Artunç Kocabalkan’ın yorumu:
Artunç Bey yazısında mevcut ekonomi politikasının ülke krize girmesin diye finansman bulmak ve yanlışları devam ettirirken hükümeti desteklemekten öteye geçmediğini belirtiyor.
“Devlet maliyet ödemesi gerekene maliyet ödettirmek istemiyor. Bu işin sonunda yine maliyeti biz vatandaşlar ödeyecek zaten ödüyoruz. Umarım yapısal reformları yerine getirir ve beni utandırırsınız.”
Mahfi Eğilmez’in KKM’den Carry Trade’e yazısı:
Mahfi Bey yazısının sonunda yapısal reformların aciliyetinden bahsediyor: “Buradan en az zararla çıkışın reçetesi beklentileri olumlu hale getirmektir. Bunun da yolu 2001 krizi sonrasında olduğu gibi yapısal reformları yaşama geçirmektir. Başta hukukun üstünlüğü, demokrasinin düzeltilmesi ve eğitimde bilime dönüş olmak üzere yapısal reformlara girişmeden faizi değiştirerek, kurla oynayarak, enflasyonu düşük göstererek, vergileri artırarak bu durumdan kalıcı bir biçimde çıkmak mümkün görünmüyor.”