Dünya bankası ve IMF (Uluslararası Para Fonu), dünya döviz istikrarını sağlamak için kurulmuş ve birbirine benzeyen iki kuruluş.
Bretton Woods İkizlerinin doğuşu
İkinci Dünya Savaşı sonrası batı ülkeleri için ekonomik kalkınma ve tam istihdama dayalı, istikrarlı bir dünya ekonomik düzeni kurma ihtiyacı doğmuştu. Bu yolda atılan en önemli adım 1944 yılında yapılan Bretton Woods Konferansı oldu.
Konferans sonrası, Bretton Woods İkizleri olarak adlandırılan, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası kuruldu.
Dünya Bankası, dünyanın gelişmekte olan ülkelerine finansal ve teknik yardım sağlamak üzere kuruldu. Öte yandan IMF, finansal istikrarı sağlama, yoksulluğu azaltma gibi görevler üstlendi.
Bretton Woods konferansının açılış konuşmasında, dönemin ABD Hazine Bakanı Henry Morgenthau
tarafından da bu taahhütlerin altı çizilmiş, “Yeryüzünün tüm ülkeleri ve halkları için hoşnut edici bir yaşam standardının” oluşturulmasının gereği vurgulanmıştı. Konuşma şöyle:
“Refah da, barış gibi aynı biçimde bölünmezdir. Oraya buraya dağılmış olarak şans eseri refahı elde edemeyiz veya başkalarının pahasına ondan yararlanamayız. Her nerede var olursa olsun yoksulluk, tümümüze gözdağı vermekte ve her birimizin rahatını sinsice aşındırmaktadır.”
Dolara dayalı altın değişim standardı
Bretton Woods konferansına katılan ülkeler adına ”dolara dayalı altın standardı” denilen yeni bir uluslararası para sistemi üzerinde anlaştılar. Buna göre ABD, dolar altın kurunu 35 dolarda tutma vaadi verdi ve bu vaat ile küresel egemen olmanın sorumluluğunu yerine getireceğini taahhüt etti.
Anlaşmaya katılan ve parasını altına dönüştürülebilir yapmayı kabul eden her ülkenin parasının değeri dolara göre saptandı. Dolar, altına dönüşümünü koruyan tek ulusal para olarak kaldı. Anlaşma ile 1 ons altın = 35 dolar ya da 1 dolar 0,88867 gram altın olarak belirlendi.
Öte yandan, sistemin en önemli kusuru, ABD ekonomisini dünya ekonomik büyümesinin lokomotifi haline getirmesiydi. ABD para politikasını dünyanın para politikası haline getiren bu sistemin işleyişi tamamen dolar arzına bağlıydı.
Nitekim, klasik Bretton Woods sistemi ancak 1971 yılına kadar devam edebildi. ABD, içinde bulunduğu ekonomik güçlükler nedeniyle 1971 yılında doların altına dönüştürülebilirliğini kaldırdı. ABD’yi buna iten zorunluluklar, dış ticaretinin büyük boyutlara varan açıklar vermesi ile borçlu ülkeler arasına girmesi oldu. Sonraki süreçte ise doların rezerv para özelliği kazanmasıyla sistemin yerini dolar hegemonyası aldı.
Bretton Woods ikizlerinin yoksulluk ve eşitsizliğin giderilmesine katkıları
IMF, ülkelerin kısa vadeli finansal sorunlarının giderilmesine yönelik başat çalışmalarını yürütürken, bir yandan genel yaşam standartlarının arttırılması ve yoksulluğun uzun vadeli çözümü için 1980’li yılların başından itibaren artan bir biçimde yapısal reformlara odaklanmış ve kısa vadede yoksulların sorunlarını en aza indirgeyecek önlemler almaya çabalamıştır. Ancak genel olarak bakıldığında yapılan çalışmaların tamamında yoksulluğun azaltılmasının ve eşitsizliklerin giderilmesinin büyümeye endekslendiği görülmektedir. Bu da bir çok programın başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmuştur.
Benzer şekilde Dünya Bankası tarafından uygulanan politikalarda da ”yoksulluğun giderilmesine çözüm sağlamak, sürdürülebilir büyümeyi sağlamak” için çaba gösterilirken, bir yanda makroekonomik ölçütler uygulanıyor, diğer yanda ise toplumsal ve insani unsurlar nedeniyle içerde hükümetler yetkisizleşiyor ve baskı altında kalıyordu.
Özetle, IMF ve Dünya bankası borç alan ve gelişme yolunda olan ülkelerde kendi ağır şartlarını uygularken ,bu ülkelerin yerel koşullarını yeterince gözetmiyordu. Yoksul ve ihtiyaç sahibi ülkelere 2 seçenek sunuluyordu, “Kırk satır mı kırk katır mı”?
Günümüz; IMF kötü, Dünya Bankası cici
Yazının bu kısmına kadar iki kurumun benzerliklerini, çıkış noktalarının bile aynı olduğunu gördünüz.
IMF ile geçmişte uygulanan program ve neticesinde gelen sert ekonomik durgunluk halen akıllarda. Her ne kadar IMF iş yapış şekli böyle olsa da, siyasi erk IMF’ye olan borçları kapatmayı halka çok iyi anlattı ve bu konu adeta akıllara bir başarı hikayesi olarak kazındı.
Bugün artık IMF ile bir program yapmak neredeyse aşılması imkansız bir tabu haline dönüştü. Dünya Bankası ise başta ismi ve algılarda henüz temiz kalması nedeniyle halka çok da antipatik gelmiyor.
Bunu bilen iktidar da dünya bankası ile kredi anlaşmalarında daha rahat davranıyor. Borç almak ise kurum adı fark etmeksizin sıkıcı, üzücü ve bir çok baskı ve tavizi de beraberinde getiriyor.
KAYNAKÇA
ERDINÇ, Z. (2007) ‘Uluslararası Para Fonu -Türkiye İlişkilerinin Gelişimi
ABOUHARB, M. R. & Cingranelli, David L. (2006) ‘When the World Bank says yes, Determinants of
Structural Adjustment Lending
BOUGHTON, J., (2006) ‘Who’s in Charge?
Wikipedia ve Anonim
RODRIK, D. (2013) ‘The Past, Present, and Future of Economic Growth’