Bakıra olan talep değişen dünya dinamikleriyle bağlantılı olarak her geçen gün artıyor. Güneş panelleri, rüzgar türbinleri ve elektrikli araçlar gibi temiz enerjiye geçişte önemli rol oynayan ve elektrik şebekelerinin genişletilmesindeki kritik rolü sayesinde bakırı uzun vade de en önemli sınai metallerden biri yapıyor. Bakır arzı ve talebi arasındaki makasın, daha sürdürülebilir bir ekonomiye geçişin etkisiyle 2050 yılına kadar genişleyeceği öngörülüyor.
Bir bakır madenini keşif aşamasından üretim aşamasına getirmek, ortalama 16 yıldan fazla süren uzun bir süreç. Artan talebi göz önünde bulundurduğumuz da bakır madenin de bir arz şoku yaşanması muhtemel gözüküyor.
Şili ve Peru gibi en çok bakır üreten ülkeler grevler, protestolar ve azalan cevher kaliteleri gibi sorunlarla karşı karşıyayken, Ukrayna gibi bölgelerdeki jeopolitik gerilimler üretimi etkileyebilir. Ulaştırma sektöründeki bakır talebinin 2050 yılına kadar 11,1 kat, küresel elektrik şebekesinin genişletilmesiyle ise 4,8 kat artması bekleniyor.
2030 yılına kadar bakırda arz talep açığının 10 milyon tona ulaşması bekleniliyor. Bu durum bakır ve madencilik şirket hisselerinin yükseliş öncüsü olabilir.